ABD İLE İLİŞKİLER SORUNLU BİR ÇİZGİDE
Washington’da istisnai bir hafta. Kentin birçok açık alanını süsleyen Japon kirazı ağaçları havaların seyrine bağlı olarak her sene Mart sonu ya da Nisan başında çiçek açar. Hepsi bir anda patlayınca, parklar pembe beyaz bir örtüyle kaplanır. Bu güzellikten gözlerinizi ayırmak kolay olmaz. Tahmin edebileceğiniz gibi, çiçeklerin ömrü bir hafta, hatta daha kısadır. Sonra dallarda tomurcuklar belirir, etraf yeşile bürünür.
Amerikan Türk Konseyi’nin Dış İlişkiler Ekonomik Kurulu, Türk-Amerikan İş Konseyi ve Türkiye’nin Amerikalı Dostları Derneği ile ortaklaşa düzenlediği yıllık toplantının kiraz çiçeklerinin açtığı haftaya tesadüf etmesi, belki Türk-Amerikan ilişkilerinde bir bahar havasının yaşanması arzusunun bir ifadesi ama toplantı ortamının bir bahar ılıklığını yansıttığını söylemek doğruyu yansıtmaz. Bu toplantılara bir yandan Türkiye’de işi olan şirketler, diğer yandan Türkiye ile ilgilenen ya da dostluk duyguları taşıyan kişi ve kuruluş temsilcileri katıldığından gerilim hissedilmez. Ama işlerin rast gitmediğini, Amerikan yönetiminin ileri gelenlerinin toplantıya gösterdiği ilgiden ya da toplantıya katılanların özel sohbetlerde size söylediklerinden anlayabilirsiniz. Bu yılki toplantıya Bush yönetiminin ileri gelenleri ilgi göstermediler. Amerikan Dış İşleri ve Savunma bakanlıkları alışılmıştan düşük düzeyde temsil edildi. Türkiye’nin yükselen bir toplum olduğu görüşleri hatırlanacak olursa, Amerikan özel girişiminin de daha güçlü temsil edilmesi beklenebilirdi Öyle de olmadı.
Gelelim özel sohbetlerde ifade edilen düşünce ve görüşlere. Amerikan siyasi çevreleri Türkiye’de esen güçlü Amerikan aleyhtarı havayı yorumlamakta güçlük çekiyorlar. Irak’ta zaten sıkıntılarla karşılaşan ve durumu nasıl düzene sokacağını kestiremeyen Birleşik Devletler, işlerinin iyi gittiği dönemlere göre şüphesiz daha hassas. Dost bildiği ülkelerin ve kadroların dostane olmayan davranışlarından kolayca alınabiliyorlar. Bununla birlikte dile getirdikleri şikayetlerin salt bu alınganlığın ürünü olduğunu ifade etmek pek inandırıcı olmuyor. Hemen her konuştuğumuz kişi iki olay üzerinde durdu. Bunlar bizim yabancısı olduğumuz olaylar değil, İlkin, Kurtlar Vadisi Kuzey Irak filmi büyük kızgınlık yaratmış. Bu kızgınlık filme değil. Amerikalılar kendileri hakkında olumsuz filmler yapılmasına, kitaplar yazılmasına alışkın insanlardır. Bu tür yapıtları sevmeseler de, ifade özgürlüğünün tabii sonucu görerek kabullenirler.
Onları rahatsız eden durum, filmin galasına ricalı devletin itibar ederek, yetmiyormuş gibi “pek güzel olmuş pek beğendik ” türünden itinasız demeçler vermiş olmaları. Bu tür davranışları sergileyen büyüklerimizin yaptıkları işin resmi politika olarak algılanacağını kestirmekten aciz olmamaları gerekir. Ben heyecana kapılıp, bilinçsizce hareket etmiş olduklarını düşünmek istiyorum. Amerikalı dostlarımız haklı olduğunu düşündüğüm şu soruyu soruyorlar: “Bizde bir Türk aleyhtarı film yapılsaydı ve bu filmin galasına hükümetin lider kadrosu içinde yer alan kişiler gitseydi, pek beğendik diye demeçler verselerdi, acaba Türk dostlarımız bunun nasıl karşılarlardı?”
İkinci şikayet konusuna da yabancı değiliz. Filistin seçimlerini Hamas’ın kazandığı belli olduktan hemen sonra, hükümetimizin Şam’da mukim radikal lider Meşal’i ülkemize davet ederek ağırlaması da kızgınlık yaratmış. Anlatılanlara göre, Amerikan Dış İşleri Bakanı Rice, Hamas temsilcileriyle görüşmemeleri, işbirliği yapmamaları konusunda telkinde bulunmak üzere Orta Doğu seyahatine çıkmak üzeryken, Meşal’in ziyaret haberi gündeme bomba gibi düşmüş. Bomba tesirini yaratmasının nedeni, Türk hükümetinin bu konuda herhangi bir bilgi vermemiş olması, hatta Birleşik Devletlerin başka kaynaklardan edindiği bilgiler üzerine Meşal’in ziyareti hakkında sorduğu soruyu, ziyaretin bir gün öncesinde dahi doğrulamış olması. Dost ve müttefik bir ülke hükümetinin, kendi hariciyesinden dahi saklayarak, terörü lanetlemeyi reddeden bir örgüt temsilcisi ile herkesten önce görüşmek için koşuşturması haklı olarak yadırganıyor. Tezkere ve çuval krizlerinin izlerinin daha yeni silinmeye başladığı bir ortamda, ilişkilerin zedelenmesine yol açacak yeni olayların meydana gelmemesi için azami itina göserilmesi gerekirken, adeta tahrikkar davranmak, ilişkilerin yeniden inişe geçmesiyle sonuçlanıyor. Bir önceki sıkıntılı dönemin karşılaştığı güçlükleri aşmak için uğraş veren Amerikalı ve Türkler yorgun düşerken, inandırıcılıklarının her defasında daha çok zayıfladığını görüyorlar.