ACABA DAHA İNANDIRICI OLMAZ MIYIZ?
İlterTURAN
siyaset penceresi
Dikkatlerimiz Kuzey Irak‘a yoğunlaştığı için diğer olaylar dikkatimizden kaçıyor. Kaçmayanlar üzerinde dahi imali fikredecek vaktimiz yok. Ordumuzun terörle mücadelesinde gönüllerimiz birdir. Bir an önce görevlerini başarıyla tamamlayıp, kayıp vermeden dönmelerini isteriz. Lakin, diğer konular da ihmale gelmez. Cumhurbaşkanımızın anayasa değişikliklerini onaylamasından söz etmeyeceğim. Bazı dostlarımız, değişikliklerin Çankaya tarafından “bir defa daha görüşülmek üzere” Meclis’e gönderileceği, hatta başbakanın dahi böyle bir ümit beslediğini ileri sürüyordu. Siyasete girdiği günden itibaren türban yasağının kalkması için mücadele etmiş, karısı bu nedenle üniversiteye kayıt yaptıramamış, yasağı bireysel özgürlüklerin sınırlanması olarak görmüş bir liderin, vetosunu kullanmaması beklenemezdi. Nitekim, imza tamam.
Olaylar devam ederken, Vakıflar Yasası da sessiz sedasız parlamentodan geçti. Biliyorsunuz, bu kanun daha önce de kabul edilmiş fakat eski cumhurbaşkanımız A. N. Sezer tarafından veto edilmişti. Taslak özünü etkileyecek bir değişikliğe uğramadan yeniden kabul edilmiştir. Avrupa Birliği, bu yasanın çıkmasını Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde olmazsa olmaz bir adım olarak gördüğünü ifade etmekteydi.
Kamuoyumuzun bir bölümü şimdi ifade edeceğim iki düşünceden bazen birini, bazen de her ikisini benimsiyor. İlkin, bir kısım insanımız, AB’den gelen demokratikleşme taleplerini ülkemizi bölmek, parçalamak, ortadan kaldırmak için tasarlanmış adımlar olarak görüyor. Bazı AB üyesi ülkelerinin Türkiye’ye yakınlık duymadığı, üyeliğine karşı çıktığı sır değil. Bazılarının ülkemizin güçlenmesinden rahatsızlık duyduğunu da tahmin edebiliriz. Bununla beraber, eleştirileri ve örnek verilen olayları gördüğünüz zaman, bizlerin de demokrasi ve insan hakları uygulamalarında bir hayli mesafe kat etmeye ihtiyaç gösterdiğimizi teslim etmek mecburiyetindeyiz. Bizi eleştirenlerin kötü niyetli olabilme ihtimali, eleştirilerin haklılık temelinden yoksun olduğunu göstermez.
İkinci olarak, bir kısım insanımız, Türkiye’de yaşayan ve Türk vatandaşı olan gayri Müslimleri bu ülkenin insanı olarak kabul etmiyor, adeta başka bir ülkenin Türkiye’de yaşayan vatandaşlarıymış gibi muamele görmelerini tabii buluyor. Buna bağlı olarak, Türk vatandaşlarının yararlandığı haklardan yararlanmaları gerektiğini yadırgıyor. Anayasamız açık. Onuncu madde ırk, dil, din esasına göre ayırım yapılmasına izin vermiyor. Şahsi kanaatim, anayasada böyle bir madde olmasa da, insanlarımıza eşit davranmanın, herkesin özgürliklerini kullanmasına fırsat vermenin insani ve demokratik vazifelerimiz arasında olduğudur.