A.İlter TURAN
SİYASET PENCERESİ
Geçtiğimiz hafta Perşembe günü BM Güvenlik Konseyi’nin beş geçici üyesi için seçim yapıldı. Coğrafi dengenin sağlanması amacıyla ülkelerin gruplandırılması sonucu Türkiye Avrupa ve diğerleri grubunda yer alıyor ve bu gruptan iki üye seçiliyor. Ülkemiz Yeni Zelanda ve İspanya ile yarıştı. İlk turda Yeni Zelanda seçildi. İkinci turda İspanya arayı açtı, Türkiye’nin oyları düştü. Siyasi nezaket üçüncü turda adaylıktan feragati gerektirirken, çekilmemekte ısrar ettik, seçimi açık farkla kaybettik. Olabilir, ülkeler kendi çıkarlarına göre oy kullanıyorlar. İlginç olan Türkiye’nin almayı beklediği bazı oyları alamamasıdır. Bir kısım komşumuz ve din kardeşlerimizin adaylığımıza itibar etmediği anlaşılıyor.
İki üç gün içinde gazetelerde bizleri memnun etmeyecek bir dizi haber daha yer aldı. Örneğin Suudi Arabistan Güney Kıbrıs’ta büyükelçilik açmaya karar vermişti. Mısır, Güney Kıbrıs ile münhasır ekonomik bölgeleri belirleyen bir anlaşma imzalamak, ortak gaz aramak ve benzeri işbirliği yapmak için girişimlerde bulunuyordu. Gerek Amerika gerek bazı Avrupalı müttefiklerimiz PKK’nın Suriye’deki uzantılarıyla görüşmeler yapmaya başlamışlardı, İŞİD’e Türkiye’nin duraksamalı yaklaşımına karşısında böyle bir tedbirin yerinde olduğunu düşünüyorlardı. Bir Alman yetkili, aynı tavrın PKK’ya da gösterilebileceğini ihtiyatlı bir lisan ile ifade etmişti. Derken, Washington’dan haber geldi. Ermeni Tehciri sırasında Lübnan’da bir Ermeni yetimhanesindeki çocukların yaptığı değerli bir halı Beyaz Saray’da teşhir edilecekti. Habere göre, Türkiye buna geçmişte karşı çıkmış ve teşhiri engellemişti. Biraz gazeteleri karıştırın, eminim benim bulduğum örneklere siz de yenilerini ekleyebilirsiniz.
Sizi temin etmek isterim ki, bu örnekler günler ilerledikçe çoğalacak, bizleri üzen, kızdıran, bezdiren, asabımızı bozan olaylar birbirini izleyecektir. Hükümetimiz bu tür olaylar karşısında genellikle kusuru başkalarında arama, şahısları, grupları, ülkeleri, kendisi hariç herkesi suçlama eğiliminde. Ancak gerçekçi olmamız, içine düştüğümüz sıkıntılı durumun baş sorumlusunun hükümetin izlediği politikalar olduğunu görmemiz gerekiyor. Bu politikaların yarattığı problemler var. Örneğin, iç siyasette ülkemiz her geçen gün demokratik olmaktan uzaklaşıyor. Dış siyasetteki tercihlerimiz bizleri dost bildiklerimizden dahi koparıyor. Buna bir de büyüklerimizin kullandığı itinasız üslubu eklememiz lazım. Bu icraat belki kamuoyumuzu ve bir kısım seçmeni kısa vadede mutlu ediyor ama ülkemizi dışarıda giderek sıkıntıya sokan bir ortama yuvarlanıyoruz. Yaklaşımlarımız ve politikalarımız değişmedikçe, her geçen gün yeni tatsız olaylarla karşılaşabiliriz. Hepsine sert tepki vermek, sadece sürüklendiğimiz yalnızlığı derinleştirecektir. BM oylaması bizi bekleyen sıkıntıların müjdecisidir.
CAPTION: Hükümetin icraatı belki kamuoyumuzu ve bir kısım seçmeni kısa vadede mutlu ediyor ama ülkemizi dışarıda giderek sıkıntıya sokan bir ortama yuvarlanıyoruz.