Prof.Dr.A.İlter TURAN SİYASET PENCERESİ Şirin Baltik ülkesi Estonya’nın başkenti Tallinn’e bahar yeni geliyor. Ağaçlar çiçek açmamış. Dış politika ve güvenlik sorunlarlıyla ilgili düşünce kuruluşu Lennnart Meri Vakfı bu yılki toplantısını NATO toplantısıyla eşzamanlı düzenlemiş. NATO toplantısına katılacakları konferansı zenginleştirmek için kullanmış. Toplantının açış konuşmasını NATO Genel Sekreteri yaptı. Konuşmasında sadece Afganistan’a NATO müdahalesinin finansmanının, operasyona katılanlar tarafından değil, tüm üyeler tarafında karşılanması gerektiğini vurguladı, İttifak’ın daha ileri düzeyde bütünleşmesini istedi. . “Bu gibi bütünleşmenin başlıca engelleri nelerdir,” sorumu da, “Belirttim, mali konular önemli,” diye cevaplayarak, ittifakı sıkıntıya sokan Kıbrıs ve Türkiye’nin AB üyeliği sorunlarına değinmedi. Konuşulanların isim vererek dışarıya aktarılmaması kuralı uygulanan oturumlarda daha samimi tartışmalar değerlendirmeler yapılabiliyor. NATO ve AB’nin Batı Balkanlara doğru genişlemesi Türkiye’yi yakından ilgilendiren bir konu. Varşova Paktı yıkılınca, üye ülkelerin komünist rejimleri de çöktü. Bu ülkeler bir daha demokrasiden uzaklaşmasınlar, piyasa ekonomileri sağlamca yerleşsin düşüncesiyle, üyeliğe ne oranda hazır olduklarına bakmaksızın, AB bu ülkeleri üyeliğe kabul etti. Dağılan Yugoslavya sonrası ortaya çıkan ülkelerle Arnavutluk genişlemenin dışında kaldılar. Ne NATO’nun ne AB’nin üyesi olabildiler. Şimdi, AB ve NATO, Avrupa haritasına bakınca, kıtanın güneydoğusundaki boşluğu hemen görüyor. Durumun tuhaflığı, birşeyler yapılması gerektiği teslim ediliyor. Peki ne yapılmalı? AB’nin genişleme yorgunu. Yeni üyelerin yeni mali yükler getireceğinden endişe ediliyor. Halbuki, şu sırada AB üyeleri kendileri iktisadi bunalımdan çıkmaya çalışıyorlar. Üstelik, Avrupa’nın bütünleşmesi için her zaman bedeller ödemey hazır olduğu izlenimini veren Almanya artık bu tür fedakarlıklara yanaşmayacağını açıkça ifade etmeye başladı. Türk dostu bir AB ülkesinin dış işleri bakanı, “Yersiz korkular yaşanıyor. Batı Balkanlar’da savaşı önlemenin yolu AB üyeliğinden geçer. Bu ülkelerin toplam sayri safi milli hasılası AB’nin hasılasının yüzde ikisidir. Bunlara verilecek destek de çok büyük değildir. Savaş olursa, onu durdurmak için yapılacak harcamalar, yeni üyelerin uyumunu sağlamak için yapılacak harcamaların çok üstündedir,” diyerek sorunun bir siyasi tercih sorunu olduğunu netleştirdi. Bir başka dost ülkenin Dış İşleri Bakanı da, sorunun maddi kaynak bulmak değil, siyasi irade oluşturmak olduğunu vurguladı. Bir başka bakan, önce NATO’ya üye yapılsınlar, o iş AB kadar karmaşık değil, siyasi kriterler de daha yumuşak, ancak savunmaya ne katkıda bulunacakslarının bilinmesi gerek dedi. AB ve NATO’nun bir sonraki genişleme hamlesi herhalde Batı Balkanlar’da olacak. Bu ülkelerin AB veya NATO üyeliğine hayır diyeceklerini sanmıyorum. Böyle bir gelişmenin sonunda Türkiye’nin daha da yanlızlaşacağından endişe ederim. Dolayısıyla, hem AB’nin bekleyişleri yönünde reformlara devam etmemiz, hem de NATO-AB ilişkilerindeki zorlukları aşmak için AB üzerinde baskıyı artırmamız gerekiyor. Dünya yeniden şekillenirken, istemediğimiz bir konuma itilmeyi engellemeliyiz..