ORTAK ÇÖZÜM ARAMAMIZ LAZIM!

 

 

 

Prof.Dr.A.İlter TURAN

                                                                    SİYASET PENCERESİ

Siyasi bakımdan heyecanlı bir yaz yaşadığımız muhakkak. Halkoylaması sonuçlanıncaya kadar başka heyecan yaşayacağımızı düşünmezken, geçen hafta içinde Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın devlette tarikat örgütlenmesine ilişkin kitabı yayınlandı. Kitabı yeni aldım ama Sayın Avcı’yı bir televizyon sohbetinde izledim. Söylediklerinden anlaşıldığı kadar, Avcı’nın tarikatlara karşı bir tutumu yok. Devlette hizmetinde çalışan ve bir tarikata mensup kişilerin, devletin değil tarikat hiyerarşinin kararlarına itaat ettiğini ileri sürüyor. Böylece, uzun süre tartışacağımız yeni bir konu gündeme girdi. Hem Sayın Avcı hem de ileri sürdüğü iddialar ile ilgili tahkikat yürütülecek, tartışmalar yapılacaktır.  Konunun yargıya yansıyacağını tahmin etmek zor değil.

 

Karşımızdaki soru, siyasi hayatımızdaki kutuplaşmanın da temelini oluşturuyor. Dolayısıyla konuyu geçiştirmek yerine, üzerine gitmemiz lazım. Üstelik sorun aslında bir tarikatla da sınırlı değil. Devlet içinde örgütlenmiş ama devletin kurallarına göre hareket etmeyip, kendi anlayışlarına göre ülkenin iyiliğine çalıştığını düşünen kadroların oluşturduğu yapılanmaların varlığı şu anda yargı katında değerlendiriliyor. Maalesef yargı içinde dahi yerleşen bir kutuplaşma ve karşılıklı güvensizlik olduğu izlenimi her geçen gün kuvvetleniyor. İktidardaki kadroların, kamu görevlerine ehliyetine bakılmaksızın kendilerinden olanları atama yoluna gittiklerine ilişkin değerlendirmeler de çok yaygın. Hatta, bu sonucu sağlamak için bir kısım adaylara sınav sorularını önceden bildirme türü olağan dışı destekler verildiğinin dedikodusu yapılıyor. Bunların doğru olmadığını düşünmek isterim.

 

Liyakatı tartışmalı kişilerin siyasi sadakat adına başarıyla yürütemeyecekleri işlerin başına getirilmeleri, başarı kıstası olarak siyasi sadakatin liyakatin yerini alması bir örgütün başına gelebilecek en büyük felaketler arasındadır. Bu örgütün adı devlet de olabilir.  Görevini liyakat dışında nedenlere borçlu olanlar, her an için görevlerinden olabilecekleri ve eşdeğer yeni bir iş bulamayacakları endişesini taşıdıklarından, daima yerlerini sağlamlaştıracak yollar ararlar. Bunların arasında yerlerini alabilecek rakiplerini etkisizleştirmek ve dolayısıyla gelecek kadroların yetişmesini engellemek gibi yöntemler yanında, kollektif tavırlar da ortaya çıkabilir. Kutuplaşmayı tahrik edeerek, kendilerini görevlendirenleri dar bir dünyaya mahkum ederek görevlerini sürdürmek buna örnektir.

 

Görüyorsunuz, çok yönlü, çok boyutlu bir sorunla karşı karşıyayız. Kayıtsız şartsız birarada hareket edebilen grupların varlığından söz ediyoruz. Bununla mücadele için kayıtsız şartsız birarada hareket edebilen başka gruplar oluşması belki de eşyanın tabiatından kaynaklanna bir durum. Bu süreç sonunda alt sadakatler, ülkeye ve rejime olan üst bağlılığın yerini alabiliyor. Bunun  varacağı noktanın zayıflama, çöküş ve dağılma gibi kimsenin istemediği sonuçlar olacağını akıldan çıkarmamak gerekiyor.

 

Çare nedir? Sorun sistem düzeyinde olduğu için yanıtını da sistem düzeyinde vermemiz gerek. Demokrasilerde bunun çaresi tüm siyasi partilerin ortak bir çözüm arayışına girmeleridir. Korkarım bizde tersi olacak ve iktidar ve muhalefet arasında yeni bir kavga alanı doğacaktır. Yazık!

 

 

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap