PAPA'NIN ZİYARETİNDEN ÇIKAN DAHİLİ DERSLER

PAPA'NIN ZİYARETİNDEN ÇIKAN DAHİLİ DERSLER

İlter TURAN                                                                                 

                                  siyaset penceresi

 

Geçtiğimiz Cuma günü Papa’yı yolcu ettikten sonra hepimizin derih bir “Oh” çektik. Bunun iki nedeni var. İlkin, Papa’yı korumak kendi başına büyük güçlük arzediyordu. Daracık sokaklardaki kiliselere, temsilciliklere gidecek olan Papa’ya bir zarar gelmemesini sağlamak başlı başına bir sorundu. Ülkemiz içinden ya da dışından bu ziyareti onaylamayan kötü niyetli kişiler Papa’yı hedef alan girişimlerde bulunabilirler ve  ülkemizi çok zor duruma sokabilirlerdi. Bu yetmiyormuş gibi, bir kısım siyasi parti ve diğer örgütler ziyaret aleyhinde gösteriler tertiplemeye çalıştılar. Hesaplarının dinle, milli menfaatlerle fazla alakası olduğunu söylemek inandırıcı gözükmüyor. Gösterileri tertipleyenlerin akıllarına göre milletimiz böyle bir ziyaretten rahatsızdı. Onlar da milletimizin hislerine tercüman olacaklar, milyonlar protesto için meydanlara dökülecek, kendileri de böylece unutulmaktan kurtulacaklar, oylarını artıracaklardı. Bir kısım gösterici de Ayasofya’yı korumayı üstlenmişlerdi. Papa’nın müzede mutlaka dua edeceğinden emin olduklarından, orada namaz kılarak bu müzeyi tekrar dinimize kazandırmayı, böylece onlar da halkımıza hizmet etmeyi düşünmüşlerdi. Ne mutlu ki, milletimiz bu tür siyasi akıl sahiplerine nazaran daha basiretli ve hoşgörülü olduğundan, hevesleri kursaklarında kaldı. Ama, ziyaret bitinceye kadar bu zevatın sıkıntı yaratmaması için sürekli tedbirli olmak gerekti.

 

         Oh çekmemizin ikinci nedeni kentimizin güvenlik önlemleri sonucu düştüğü mefluç durumdan kurtulmasıdır. Hemen teslim edelim ki, Papa’nın korunması için yoğun tedbir alınmasına itiraz edemeyiz. Ülkemizi ziyaret ettiği sürece devletimize emanettir. Güvenliğini sağlamak için ne gerekliyse, hepsinin yapılması gerekir. Sanıyorum, maruz kaldığı bütün sıkıntılara rağmen halkımızın bunları büyük mesele yapmaması, durumun bilincinde olmasından ileri geliyor. Polisimiz çok yoğun çalıştı. Gece gündüz demedi, soğuktan, uykusuzluktan şikayet etmedi, belki aç bile kaldı ama görevini yaptı. Hepsine teşekkür etmeliyiz. Fakat, devletimizin vatandaşın görevinin pasif itaat olduğu varsayımına dayanan tavrını da şikayet konusu yapmak gerekiyor. Emniyet Müdürlüğü toplumu bilgilendirmek, sıkıntıları asgariye indirmek için yeterli çaba gösterdi dersek, doğruyu söylememiş oluruz. Onların derdi sadece Papa’nın güvenliğiydi. Halbuki Papa’nın geleceği çok önceden biliniyordu.


Halkın çok önceden bu ziyaret günleri esnasında mecbur olmadıkça sokağa çıkmamaları, ihtiyaçlarını önceden gidermeleri için uyarılması mümkündü. Hangi yolların kapalı olduğu da iyi duyurulamadı. Çoğu kimse yola çıktıktan sonra beklemediği barikatlarla karşılaştı. Kent dışından gelen takviye polis de sürücülere ne yapmaları gerektiği konusunda yeterli bilgi veremedi. Neyse, olay artık gerimizde! Emniyetin de gördüklerinden ders almış olmasını ve gelecekteki önemli ziyaretçilerin günlük hayatımızı bu kadar aksatmaması için neler yapılabileceği üzerinde ciddi biçimde düşünmesini dileyelim.

 

         Papa’nın ziyareti bize çoğumuzun yeterince farkında olmadığı bir olguyu daha saptamamıza yardımcı oldu. Diyanet İşleri Başkanımız ve İstanbul müftümüzün şahsında iyi yetişmiş, bilgili, Papa ile ilmi ve felsefi konularda diyalog kurabilen, çağını izleyen, aydınlık yüzlü ve düşünceli din adamlarımızın varlığına şahit olarak gurur duyduk. Sizlerin de bildiği gibi, bizde din adamları ancak tuhaf bir takım beyanlarda bulundukları ya da acayip işler yaptıkları zaman haber değeri kazanıyorlar. Böyle olunca da, özellikle toplumun laik değerleri benimseyen kesiminde din adamlarına karşı bir kuşku, bir güvensizlik oluşuyor. Diyanet İşleri Başkanı ve İstanbul Müftüsü düzeyine ulaşan din adamlarının çoğalmasını desteklememiz gerekiyor. Toplumun çağdaşlaşmış kesimleri böyle bir gelişmeye destek vermezlerse, o zaman din adamlığı da hurafelere itibar eden, dini insan sevgisinden uzak biçimde yorumlayan, hoşgörüsüz insanların elinde kalır. Daha güzel bir alternatifimiz olduğunu, Papa’nın ziyareti vesilesiyle iyi anlamış bulunuyoruz.

 

         Papa Rum ve Ermeni patrikhanelerini ziyaret etti. Suryani Patriği ve Hahambaşı ile de görüştü. Bu kurumlar ülkemizin kurumlarıdır. Yeterince sahipleniyor muyuz, emin değilim. Ancak, bu kurumlara yurt dışından ilgi gösterilince huzursuz oluyoruz. Düşmanlarımızın bize tuzaklar kurduğunu iddia edenler oluyor.  Kendimizin bu kurumlara karşı ne kadar ihmalkar davrandığını hiç görmüyor muyuz? Neden Cumhurbaşkanımız veya bir bakanımız, bu cemaatlerin sevinçli günlerini paylaşmak için onların ayinlerine gitmez, başka din ve mezheplere verdiğimiz değeri, duyduğumuz saygıyı ifade etmez?  Ortodoks Patriği’nin Ekümenik ünvanının kullanıp kullanamayacağı konusunda anlamsız bir tartışma içine girmiş, sürükleniyoruz.  Böylece uluslararası sonuçları önemli olmayan bir sıfata önem kazandırıyoruz.  Papa’nın ziyaret ettiği kurumları, kabul ettiği cemaat liderlerini öncelikle bizim sahiplenmemiz gereğini görmek içi Papa’nın ülkemizi ziyaretinin vesile olması mı gerekiyor?

 

         Evet, Papa’nın ziyaretinin dış dünya ile olan ilişkilerimize etkileri üzerinde çok yazıldı. Bu olayın ülke içi etkileri de oldu, bunları gözden kaçırmayalım. Onlardan ders çıkaralım ve yararlanalım.

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap