HIRSIZIN HİÇ Mİ SUÇU YOK?

A.İlter TURAN

SİYASET PENCERESİ

Geçtiğimiz haftanın ortasında üç gün İstanbul’da kar fırtınası yaşadık. Bildiğiniz gibi, İstanbul yer yıl kar fırtınaları yaşayan bir şehir değildir. Belki her yıl kar yağar ama çoğu zaman tutmaz. Bazen serpiştirir, yere değer değmez erir. Bazen birkaç saatliğine şehri hafif bir kar örtüsü kaplasa bile genelde kısa ömürlüdür.  Coğrafyamızın sonucu olarak, İstanbul kar yağışına karşı tecrübeli ve donanımlı değildir. Örneğin Belediye, haklı olarak, bazı seneler bir veya iki kar fırtınası olabilir diye, çoğu zaman boş duracağı belli olan bir karla mücadele makine parkı geliştirmez, eldekini uyarlamaya çalışır. Uzman personeli olduğunu da sanmam, muhtemelen eldekileri eğiterek hizmete koşar. Yine de, ana arterleri açık tutmak, fırınların ekmek çıkarmasını sağlamak gibi temel hizmetleri başardığını teslim etmek gerekir. Son fırtınada kitle taşımacılığında kazalar ve elektrik kesintisi nedeniyle aksamalar olmakla beraber, sorunların bütünüyle belediyeden kaynaklandığı kesin değildir. Yine de yaşananların Belediyece incelenmesi, dersler çıkarılması, geleceğe hazırlık yapılması temenni olunur.

         Basında kar fırtınasında yaşanan zorluklar hikaye edilirken, belediyenin “sınıfta kaldığı” değerlendirmeleri yapıldı. Ancak haberleri okuduğunuzda, sınıfta kalanın yalnız belediye değil, tüm toplum olduğunu hemen görüyorsunuz. Örneğin, trafikte kilitlenmenin önemli nedenlerinden biri, kar lastiği takmamış çok sayıda aracın yollarda kayması ve yolu kapatması. Kaza sonrası yolu açmaya giden kurtarıcıların, emniyet şeridinin araçlarca işgali nedeniyle çok yavaş ilerleyebildiklerini öğreniyorsunuz. Birbirini izleyen araçlar aralarında yeterince mesafe bırakmadıkları için, biri yavaşlayınca, arkadaki öndekine kolayca çarpabiliyor. Bunlara, bir de aracını biçimsiz parkeden, hatta yolun ortasında bırakarak evine gidenler, böylece hem trafiği hem de karların temizlenmesini engelleyenleri eklemek gerekiyor.

         Hep araçlardan söz ettik. Yaya kaldırımlarına da değinmek gerek. Başka mahallelerde durumun farklı olduğunu sanmam, bizim mahallede evlerin ve dükkanların pek azı kaldırımları temizledi. En gayretlisi bina ya da dükkanın önündeki karı küreyerek bir giriş yolu açmakla yetindi; binaları çevreleyen kaldırımlarda insanlar kayarak, her an düşme tehlikesi yaşayarak ilerlemeye çalıştılar.  Yakın tanıdığım birkaç işyerine, önünüzdeki kaldırımı temizleyin, netice buradan sizin müşteriniz geçiyor diye ricacı oldum. Her konuştuğumu ikna edebildiğimi söyleyemeyeceğim.      

Yaşanan sorunlar karşısında sadece belediyeyi suçlayanlar, bana Nasreddin Hoca’nın bir hikayesini anımsattı. Evine hırsız giren Hoca’yı dostları kapıyı iyi kapasaydın, pencereyi açık bırakmasaydın, paralar hiç ortalıkta bırakılır mı diye eleştirirken, Hoca dayanamamış: “Anladık, suç bende de, şu hırsızın hiç mi suçu yok!” demiş. Evet, suçlu kim, sadece Belediye mi?

 

CAPTION: Basında kar fırtınasında, belediyenin “sınıfta kaldığı” türünden değerlendirmeler yapıldı. Ancak haberleri okuduğunuzda, sınıfta kalanın belediye değil, tüm toplum olduğunu hemen görüyorsunuz.

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap