KRİZDE PARANIN YÖNÜ
Devlet E.Bakanı Sn.Yaman TÖRÜNER
Derneğimiz Onur üyesi ,Devlet E.Bakanı, Merkez Bankası E.Başkanı, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası E.Başkanı ve Milliyet Gazetesi Köşe Yazarı Sayın Yaman TÖRÜNER ;11 Kasım 2008 akşamı derneğimizin geleneksel Salı Sohbet Toplantısına katıldı. Dernek üyelerimiz ve Rumelili dostlarımızla birlikte olduğumuz toplantı öncesi,Sn.TÖRÜNER, Yönetim kurulu üyeleri ile toplantı odasında kısa bir bilgi almanın ve görüşmenin ardından RUYİAD Şeref Defterimizi imzaladı.
Sayın Yaman Törüner " KRİZDE PARANIN YÖNÜ " konulu küçük bir sunu ile üyelerimize bilgi sundu. onur üyemiz Ulaştırma E. Bakanı Sayın Necdet MENZİR'in de aramızda bulunduğu toplantıda, dinleyicilerin soru cevaplı devam eden sohbet şeklindeki oturum sonunda, RUYİAD Ynt.Krl.Bşk. Sayın İdris KORALP tarafından Sayın Yaman TÖRÜNER'e "RUYİAD Teşekkür Belgesi" verildi.
Güzel geçen Sohbet toplantımızın ardından, topluca üyelerimiz ile birlikte Kosava Et Lokantasına akşam yemeğine gidildi.
Çok güzel bir akşam yemeği esnasında da konu hakkında anlamlı sohbetler yapıldı...
GLOBAL KRİZ BAŞLANGICINDA EKONOMİMİZ NASILDI ?
Yıllık 35 milyar dolara ulaşacak, Cari Dış İşlemler Açığı'mız vardı.Türk Lirası, % 60 civarında değerliydi. 1 Dolar, 1200 YTL seviyesindeydi.Reel faiz oranımız çok yüksekti. Enflasyon oranımızın, % 100'ünü aşan bir reel faiz, Merkez Bankamız tarafından dikte ediliyordu.Merkez Bankamız, piyasaya 10 milyar TL civarında borçlu idi.İhracatçı zor durumdaydı ve döviz fiyatında artış istiyordu.Üretim durmuştu. Çünkü, üretmek yerine ithal etmek daha karlıydı.İşsizlik artıyordu. Buna rağmen, Hükümet, kömür v.s. dağıtarak, oy toplamayı sürdürebiliyordu.Enflasyonun düşürülmesi hedefinde, başarı sağlanmış, enflasyon % 10'un altına indirilebilmişti.Borsamızın % 70'i yabancıların hakimiyetinde idi.Sıcak para, hem Hisse Senedi, hem de Devlet Kağıdı üzerinden bol miktarda yurdumuza geliyordu.20 milyar dolara yaklaşan, kalıcı yabancı yatırım getirilebilmişti.Özelleştirmeler, çok başarılıydı. Geçen yıl 4.3 milyar dolara ulaşsa da, önceki iki yılda, yıllık 8 milyar doları aşmıştı.Ekonomi, tam anlamıyla, dışa endeksli hale gelmişti.Bütçe, Faiz Dışı Fazla veriyordu.Bir çok yapısal ekonomik reform yapılmıştı; ancak, vergi reformu gerçekleştirilememişti.Banka kredileri bol sayılırdı. Kredi kartları dahil, tüketici kredileri özendiriliyordu.Bankacılık sistemimiz, güçlüydü. Bankaların, sermaye açığı yoktu.Özel sektörün dış borçları, 100 milyar doların üstündeydi.Hem özel sektör, hem de Hazine dışarıdan ucuz ve kolay borçlanabiliyordu. Merkez Bankamız döviz rezervleri 80 milyar doları aşmıştı. Bankaların açık pozisyonları yoktu.Döviz tevdiat hesaplarının miktarı oransal olarak yüksekti ama gittikçe azalıyordu. Döviz tutanlar, zarardaydı.Büyüme oranları yeterli değil ama iyiydi.AB ile müzakereler başlamıştı.
GLOBAL KRİZİ TETİKLEYEN NEDENLER ŞUNLAR :
Dünyada sermaye akışkanlığı ve hızı çok hızlandı. Sermayenin, üretmek yerine, parasal oyunlarla yüksek kar etme olasılığı arttı. Gerçek üretime dayanmayan karlar, yükseldi.ABD'nin dış borçları çok yükseldi ve Asya ülkeleri, giderek daha yoğun biçimde, ABD'ye borç vermeye başladı.ABD'de Bush yönetimi, 11 Eylül terörist saldırısını bahane ederek aldığı sıkı tedbirler nedeniyle, ülkesinden büyük sermaye kaçışına neden oldu. ABD ve Avrupa ülkelerindeki büyük şirketler, yönetim yozlaşması ve üretimde verimsizlik durumuyla karşılaştılar.Küreselleşme nedeniyle, yabancıların gerçek üretime dayanmayan karları kullanarak, gelişmekte olan ülkelere yaptıkları yatırımlar çok arttı.Başta ABD olmak üzere, gelişmiş ülkelerde, faizlerin düşürülmesi veya enflasyon seviyelerine yakın tutulması nedeniyle, başta gayrimenkul kredileri olmak üzere, tüketici kredileri çok yükseldi.Petrol ve hammadde fiyatları, olması gereken seviyelerin çok üzerine çıktı.
ŞU ANDA İSE EKONOMİMİZİN DURUMU ŞÖYLE:
Cari İşlemler Açığımız düşüyor. Ama, hala fazla vermiyor. Türk Lirası'nın dolar karşısındaki değeri düştü. Ama, yükselme yeterli değil. Türk Lirası, daha da değer yitirebilir.Reel faizimiz, enflasyon oranımızın % 100'ünün üstünde idi ve dünyadaki en yüksek reel faiz bizde idi. Enflasyonun yükselme eğilimine girmesi ve faizlerin yükseltilmemesiyle, reel faiz en azından Merkez Bankası'ndan bankaların borçlanması bakımından geriledi. Likidite artışı sonucu, reel faizin daha da gerilemesi beklenebilir. Merkez Bankamız artık piyasaya borçlu değil; piyasadan alacaklı. Bu durum, Banka'nın piyasaya likidite verdiği anlamına geliyor. Daha sonraki dönemde, bu likidite bir miktar enflasyon artışına neden olacak. İhracatçı zor durumdaydı ama döviz fiyatları artmış olsa bile yine zor durumda. Çünkü, ihraç mallarımıza dış talep azalıyor. İç talep de yok. Üretim durmuş; ithalat artmıştı. Üretim, kriz nedeniyle hala yok; artan kur nedeniyle, ithal mallarına olan talep de düşüyor. İşsizlik artıyordu. Daha da artacak. Bütçe gelirleri de düşüyor. Dolayısıyla, Hükümet, ilk seçimlerde oy kaybı ile karşılaşacak. Enflasyon artma eğilimine girdi. Tekrar, çift haneli enflasyonla karşılaşılacak.35 milyar dolara yakın, sıcak para çıktı. Bunun bir bölümü Merkez Bankası rezervleri ile, bir bölümü TL'ye dönen döviz tevdiat hesapları ile, bir bölümü banka rezervleriyle karşılandı. Bu çıkışa rağmen, döviz krizi olmadı. Değer kaybına rağmen, TL'ye güven sürüyor. Önümüzdeki yıl, doğrudan yabancı yatırım, neredeyse, gelmeyecek. Özelleştirme gelirleri de önemli ölçüde düşebilecek. Bütçe, eğer popülist seçim politikaları uygulanmazsa, Faiz Dışı Fazla vermeyi sürdürecek. Bu da, IMF ile yapılacak olan anlaşmaya bağlı.Vergi reformu gerçekleştirilemedi. Artık, bir süre daha gerçekleştirilmesi de olanaksız. Dışarıdaki dövizlerin getirilmesi çalışması ise, bu haliyle, tahmin edilen kaynakların çok düşük bir bölümününün getirilmesini sağlayabilecek.Banka kredileri, gittikçe azalacak. Kredisizlik ve çeklerin kabul edilememesi nedeniyle reel sektör büyük darbe yiyecek. Fabrikalar satışa çıkacak. Üretim durma noktasına gelecek. İflaslar artacak.Dışarıdan borç alabilme güçleşecek ve pahalılaşacak. Özel sektörün dış borçlanma olanakları gittikçe azalacak. Bu da, kurlar üzerinde ek baskı getirecek. Yani, bu nedenle de, TL'nin değer kaybı üzerindeki baskılar yoğunlaşacak.Merkez Bankası döviz rezervleri de azalacak ama, riskli bölgeye inmeyecek. Bankaların, sermaye açıkları doğacak ama banka iflasları ile karşılaşılmayacak. Küçük ve yabancı bankaların, kar oranları düşecek.Döviz tevdiat hesapları ve Kredi Mektuplu Döviz Tevdiat Hesapları'nda azalmalar olacak. Bu durum, TL'ye güvenin sürdüğü anlamına geliyor. Beklemiyorum ama, döviz hesaplarında yeni bir artışla karşılaşılması, yeni bir döviz krizi anlamına gelecek.Ekonomimizdeki büyüme oranı çok düşecek. Hatta, gelecek yıl negatif büyüme ile bile karşılaşılabilir. Bu durum, global krizdeki gelişmelere bağlı. Krizden erken çıkılırsa, negatif büyüme görülmez.Petrol fiyatlarındaki düşüş, bize yarıyor. Ama, hammadde fiyatları d düşüyor. Petrol ve hammadde fiyatlarında yeniden yükseliş başladığında, üretimler yeniden artmaya başlıyor demektir.
GLOBAL KRİZ YENİ BİR KAPİTALİST DENGE İLE SONUÇLANACAK :
Dünyada sermaye akışkanlığı ve hızı çok hızlandı. Sermayenin, üretmek yerine, parasal oyunlarla yüksek kar etme olasılığı arttı. Gerçek üretime dayanmayan karlar, yükseldi. Bunları önlemek olanaksız ama, global kriz sonrası, bu konudaki kontroller artacak. Özellikle, kara para aklama ve vergiden kaçınma olasılıkları gittikçe azalacak. ABD'de Bush yönetimi, 11 Eylül terörist saldırısını bahane ederek aldığı sıkı tedbirler nedeniyle, ülkesinden büyük sermaye kaçışına neden oldu. ABD'nin dış borçları çok yükseldi ve Asya ülkeleri, giderek daha yoğun biçimde, ABD'ye borç vermeye başladı. Obama yönetimi, bu duruma bir çare bulmaya çalışacak. Bulmak zorunda. Bu cümleden olarak, uluslararası barışın yeniden sağlanması, ABD'nin savaşlara son vermesi bekleniyor.ABD ve Avrupa ülkelerindeki büyük şirketler, yönetim yozlaşması ve üretimde verimsizlik durumuyla karşılaştılar. Global krizin bitmesiyle, çürüklerin ve zayıf halkaların temizlendiği bir kapitalist sistemle karşılaşacağız. Krizden çıkabilen kuruluşlar, çok daha güçlü hale gelecek ve uluslararası boyutta büyüyecek.Yabancıların, gelişmekte olan ülkelere yaptıkları yatırımlar, şimdilik durmuş görülse de, global kriz sonrasında, artarak devam edecek. Kriz sona erer ermez, merkez bankalarının piyasalara verdiği büyük likidite nedeniyle, borsa endekslerinde patlama yaşanacak. Başta ABD olmak üzere, gelişmiş ülkelerde, faizlerin düşürülmesi veya enflasyon seviyelerine yakın tutulması uygulaması, bitecek. Faizler yeniden bir miktar yükselmeye başlayacak. Gayrimenkul ve tüketici kredileri yeniden yükselecek. Gayrimenkul fiyatları da, yeniden yükselmeye başlayacak. Petrol ve hammadde fiyatları, olması gereken seviyelerin çok üzerine çıkmıştı; şimdi ciddi biçimde düştü. Global krizin bitmesiyle, talep ve üretim yeniden artmaya başlayacak. Hammadde ve petrol fiyatları, yeniden yükselmeye başlayacak. Yeni dengeler kuruluncaya kadar, para değerleri, faizler, mal ve enerji fiyatları, kaçınılmaz bir dalgalanma gösterecek. Dalgalar gittikçe azalarak, kriz başlangıcına göre daha üst seviyelerde, yeni dengeler oluşturulacak. Merkez Bankalarının en önemli sorunu, piyasaya verdikleri aşırı likiditenin, dengeli biçimde geri çekilmesi olacak. Onların başarı durumuna göre, dünya enflasyonun genel seviyesi belirlenecek. Ülkelerin ithalat ve ihracatları yeniden tırmanışa geçecek. Bütün ülkelerin ve özellikle, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin büyüme oranları artacak.