Osmanlılar’ ın Rumeli’ye geçiş olayı; tarih kitaplarında farklı şekillerde anlatılmaktadır.
Batılı kaynaklar ve bazı tarihçilerimiz; ”Orhan Bey’in,düşman saldırıları ile iyice bunalan Bizans imparatoru Kantekuzenos’a(kayınpederi) yardım ettiğini ve Sırp ve Bulgar kuvvetlerini Dimetoka meydan savaşında yenerek Edirne’yi Bizans adına kurtardığını(1352) Türklerden çok memnun kalan imparator da bu memnuniyetini belirtmek için Rumeli’de,Gelibolu yakınlarında Çimpe kalesini Türklere üs olarak verdiğini yazarlar.(1354)
Böylelikle Türk kuvvetleri, Bizans imparatorluğu sıkıştığında,Çanakkale boğazı’nı geçmek zorunda kalmadan hemen yardımına koşacaktı.Bu rivayetete Türklerin Rumeli’ye geçişinin fetih şeklinde olmayıp,Çimpe kalesinin yardım karşılığı verilmesiyle gerçekleştiği iddia edilmektedir.
Hoca Sadettin Efendi, Aşıkpaşazade gibi Osmanlı tarihçileri ise ;Rumeli’ye geçiş olayını, fetih şeklinde anlatmaktadırlar.Türk ressamlarının meydana getirdiği konu ile ilgili yağlı boya tablolarda görüldüğü üzere;
Türkler,Rumeli’ye sallar üzerinde geçtiler. Orhan Gazi’nin oğlu Gazi Süleyman Paşa ve maiyeti denizden geçişi kolaylaştıracak bir yer ararlar iken Marmara denizinin giriş çıkış kapısı niteliğindeki Lapseki(Çardak) mevkiine geldiler. Gazi Süleyman Paşa, Bugünkü Çardak beldesinde bir mescit yaptırdı. Silah arkadaşları,bölgede keşif yapıp,hareket planlarını hazırladılar. Çardak- Salbaş mevkiindeki, SALBAŞ AĞACI’nın,(fethin tek canlı tanığı,650-700 yıllık meşe ağacı 2002 yılında esen sert rüzgarlara dayanamayıp yıkılmıştır.) altında meşe ağacından yaptıkları bir salla dualar okuyarak karşı kıyıya vardılar.
Burası Gelibolu ile Bolayır arasında,Bolayır’a daha yakın olan Çimpe Kalesi yakınlarıdır.Bu hisarın dışında bağda çalışmakta olan bir Rum’u esir alıp, hiç beklemeden aynı salla geri döndüler.
Şehzade Süleyman Paşa bu başarıya çok sevindi.Rum esire çok iyi davrandı. Armağanlarla donattı.Başına şapka ,beline kuşak ve ayağına da ayakkabı verdi.Ona: “Sizin hisarınızda yer varmı dır,kimse duymadan,görmeden içeri girelim? dedi.O da:”Sizi kimse görmeden hisara koyarım.” dedi. Sur duvarlarının harap halini,askerlerin pek çok şeyden mahrum olduklarını bir bir anlattı.Nöbetçi muhafızları gafilane basmak için hizmet edeceğini arz etti.Esir Rum’dan istediği tüm bilgileri alan Gazi Süleyman Paşa derhal emir verip,deniz kıyısında bulunan yerleşim yerlerinden sığırlar toplattı.Bunların derilerinden yaptırdığı sağlam kösele kayışlarla,kalın ağaç kütüklerini bağlatarak iki sal yaptırdı. Ertesi gün en cesur silah arkadaşları,Kara Timurtaş Paşa,Balabancıkoğlu,Kara Oğlanoğlu;Aksungur,Kara Hasanoğlu,Akça Kocaoğlu’nun da aralarında bulunduğu 39 kişi ile birlikte sala bindi. Dğer salda da Evranos Bey,Ece Bey,Fazıl Bey,Hacı İl Bey gibi 40 bahadır bulunuyordu.Ayrıca savaş için gerekli bütün silahlar, askerlerin ağırlıkları ve ne kadar ağırlık varsa hepsi sallara yüklendi.Rahat bir deniz yolculuğundan sonra karanlık bir gecede”seksen dilaver”den meydana gelen bir birlik ile Çimpe Kalesi’ne yakın yerden kıyıya çıktılar.Hemen orada şükür namazı kıldılar.Kılavuzluk eden Rum esirin gösterdiği yoldan sessizce giderek hisarın dibine geldiler.Çimpe Hisarı’nın önünde,sol tarafta büyük bir gübrelik vardı.Onun üzerinden uzun merdivenlerle hisarın burcuna tırmandılar.Anadolu yakasından gemi olmadan Rumeli’ye geçmenin imkansızlığına inanan kale halkının bir kısmı rahat döşeklerinde ,bir kısmı da kale dışında bağlarda uykuya dalmışken,Çimpe kalesi kolaylıkla ele geçirildi(1354).