Global Güven Krizi ve Kapatma Davası birlikte vuracak

Global Güven Krizi ve Kapatma Davası birlikte vuracak

 

Global piyasa aktörleri geçtiğimiz haftayı, açıklanan ABD makro ekonomik verilerinin ‘resesyon’ riskine daha kuvvetle işaret etmekte olduğu yönündeki değerlendirmelerle kapatmaya hazırlanırken, 14 Mart Cuma günü, akşama doğru Bear Stearns’ün iflasın eşiğine geldiği yönündeki haberler moraller tam anlamıyla sıfırlattı. Mevcut tabloya bakan global yatırımcılar, ağustos başından bu yana varlığını sürdüren ve 16 Ocak’tan bu yana yeni bir aşamaya geçmiş olan ‘global finans krizi’nin mayıs ayı ortasından itibaren zayıflayabileceğine dair beklentiyi artık sıfırlamış durumdalar. Yani, global yatırımcıların ve profesyonellerin yeni beklentisi söz konusu türbülansın 2008 yılı sonuna kadar etkisini sürdüreceği yönünde. Bu nedenle, FED New York ve JP Morgan’ın Bear Stearns’ü iflastan kurtarmak için ortak operasyonu girişmeleri dahi, dolardaki kan kaybını durdurmadı.

 

Kriz yılsonuna kadar sürecek

 

Uzmanlar, ABD ekonomisindeki karanlık tablonun ve dolardaki değer kaybının yılsonuna kadar devam edeceği yönündeki beklentinin güçlenmekte olduğunu vurgulamaktalar. Oysa, geçtiğimiz kasım ayından bu yılın şubat ayına kadarki zaman diliminde, global piyasa aktörlerinin genel beklentisi, ABD başkanlık seçimi sürecinin hız kazanacağı mayıs ayı ortalarından itibaren, ABD ekonomisinin ve global piyasaların toparlanma sürecine gireceği ve doların yeniden değer kazanmaya başlayacağıydı. Ancak, bu beklenti son 10 gündür, ‘subprime morgage’ krizinin etkilerinin gerek ABD kredi piyasasında, gerekse de uluslararası finans piyasalarında yıl sonuna kadar hissedileceği ve bu kriz nedeniyle dünyanın tanınmış finans kurumlarının zararlarının, ilk tahmin olan 350 milyar doların çok üstünde, 450-500 milyar dolara ulaşabileceği şeklinde değişime uğradı.

 

ABD’li piyasa değerlendirme kuruluşlarının raporları, Bear Stearns, Deutsche Bank ve Lehman Brothers gibi tanınmış yatırım bankalarının 2005 ve 2006 yıllarında sattıkları ‘subprime mortgage’ bazlı yatırım araçlarının bedelinin 1,2 trilyon dolara ulaşmış olabileceğini gösteriyor. Fannie Mae and Freddie Mac gibi, ABD konut kredisi piyasasında kredi sigortalaması gerçekleştiren şirketlerin talep ettikleri sigorta bedelleri ise, son 22 yılın en yüksek seviyesine çıkmış durumda. Ünlü İsviçre’li finans kurumu UBS’nin analistleri, kredi piyasasındaki kayıpların 600 milyar dolara dahi ulaşabileceği tahminini paylaşmakta. Bu nedenle, tüm bu sıkıntılı tablo, krizin en erken 2008 sonu etkisini kaybedeceği ve finans kurumlarından iflas haberlerinin gelebileceği yönündeki beklentiyi güçlendirmiş durumda. Nitekim,  ABD menşeli bireysel varlıklar şirketi Carlyle tarafından yönetilen sorunlu bir yatırım fonunun, aldığı kredilere ilişkin bir anlaşmada başarısız olması ve kreditörlerinin bu fona ait varlıkları devralacağını açıklaması kötümser beklentileri doğrulayan bir haber oldu. Carlyle Capital Corporation 17 milyar dolarlık kredi borcunu zamanında ödeyemediğini açıklaması, piyasaları zaten tedirgin etmeye yetmişti. Üstüne gelen ‘Bear Stearns’ haberi tam tuz-biber oldu derken, AK Parti’nin kapatılma davası finansal piyasalar için ayrı bir şok başlığı oldu.

Dolar kuru 1,30 YTL’yi kırmayı deneyebilir

 

Eğer, 17 Mart pazartesi sabahı, Uzak Doğu borsaları yeni haftaya yüzde 2 ile 4 arasında bir düşüşle başlarsa, üstüne İMKB kapatma davasının da etkisini katacak. Bu durumda, İMKB ilk açılışta yüzde 5 ile 10 arası sert bir düşüş gösterebilir. Bu noktada, yabancıların hisse satışları ağır basar ve eğer dolar kuru 1,25-1,28 YTL bandını hızlı kırarsa, bu durumda 1,28-1,32 YTL bandı açılabilir. Yani, dolar kuru 1,30 YTL bandını kırmayı deneyebilir. Bu esnada, Hazine kağıtlarının 2. el faizi de yüzde 18’i kırmayı deneyebilir. Sözün özü, ABD ekonomisinden gelecek yeni makro veriler ve FED’in 18 Mart salı akşamı saat 21:15’de açıklanacak faiz indirim kararı açısından hayli zor bir hafta olacaktı. Türkiye, böyle bir haftaya, sıkıntılı bir başlıkla başlıyor. Ayrıca, 19 Mart Çarşamba günü TCMB’nin açıklayacağı faiz kararı da bir kat daha önem kazandı.

 

Kapatma davası ve ‘çapa’lar

 

Yurtiçi piyasalar açısından durum iyice karışmış durumda. Geçtiğimiz 2003-2005 döneminde, yurtiçi piyasaları uçurmuş olan dört temel sacayağı da şimdi zedelenmiş durumda. Merkez Bankası bağımsızlığı ile kur ve fiyat istikrarı, IMF’le ilişkiler, Türkiye-AB ilişkileri ve siyasi istikrar başlıklarının tümünde darbeler ve kırılganlıklar var. 22 Temmuz’daki seçim sonuçlarından sonra, en sağlam duran ‘siyasi istikrar’ sacayağı, kapatma davası ile önemli bir zedelenme gördü. Gerek, tarafların olası karşılıklı sert açıklamaları, gerekse de uluslararası basında haberin ‘flash’ olarak verilmesi, Türkiye’deki pozisyonlarını değerlendirmekte olan yabancı sermayeyi hayli tedirgin edebilir. Bu nedenle, pazartesi sabahı piyasaların güne hayli sıkıntılı başlayacağını tahmin etmek çok zor gözüküyor.

 

Petrol 111 doları test etti

 

13 Mart perşembe günü ise, New York Emtia Borsası’nda  nisan vadeli ham petrol fiyatı, petrol işlemlerinin başladığı 1983’den beri ilk kez 110,33-111,00 dolar seviyesini test etmiş durumda. Petrol fiyatının rekor kırmasında, 1995 yılından beri ilk kez doların yen karşısında 100 yen ve bir miktar altını test etmesinin etkisi göz ardı edilmemeli. Üstelik bu fiyat rekoru, ABD’de ve daha geniş anlamda Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) üyesi olan gelişmiş ülkelerde petrol stoklarının arttığı bir dönemde kırılıyor. Petrol stoklarındaki artış, söz konusu dünyanın önde gelen ekonomilerinde, ekonomik hayatın kısmen yavaşladığı ve/veya enerji tasarrufuna yönelik adımların etkisi olarak yorumlanabilir. Ama, bu tür değerlendirmelerin fiyat artışını durduramadığı anlaşılıyor.

 

Altında yeni rekor: ons başına 1025 dolar

 

Altın ise, ABD Merkez Bankası FED’in geçtiğimiz eylülde faiz indirimlerine başladığı periyottan bu yana yüzde 40’a yakın değer kazanarak, 14 Mart cuma günü ons başına 1009 doları, 17 Mart pazartesi sabahı ise vadeli işlemlerde 1025 doları test etti. FED Minneapolis’in internet sitesinde yer alan bir istatistiki veri, enflasyon etkisi de hesaba katılarak, altının bir onsunun bugüne kadar gördüğü en yüksek fiyatın, bugüne çevrilmiş olarak, 21 Ocak 1980’de ons başına 2,284 dolar olduğunu gösteriyor. 2007 yılında yüzde 31 değer kazanan altının, üçte bir oranında bir artışı 2008’de de göstermesi çok şaşırtıcı olmamalı. Bir başka rekora doymayan değer de euro-dolar paritesi. Parite, 14 Mart cuma günü 1,5688 dolarla, 17 Mart pazartesi sabahı ise 1,5903 dolarla yeni bir rekoru test etmiş durumda. Euro’daki yükselişi kaygıyla izlediğini belirten Avrupa Merkez Bankası Başkanı (ECB) Trichet, petrol ve diğer emtia fiyatlarının yükseldiği bir dönemde orta vadeli fiyat istikrarının sağlanmasının önemine işaret etmekte. Trichet, başta ECB olmak üzere, önde gelen merkez bankalarının ve otoritelerin fiyat istikrarını sağlama konusunda hane halkının güvenini kaybetmeleri halinde, finans piyasalarının da enflasyonun orta vadede belirsizliğinden rahatsız olacakları için daha çok çalkantı yaşayacağını hatırlatmakta. Bu nedenle, ‘güçlü dolar’dan yana olduğunu vurgulayan Başkan Bush ve Beyaz Saray’ın daha fazla adım atması gerekecek. Japon yeninde ise, dolar-yen paritesi 15 Ağustos 1995’den bu yana ilk kez 95,76 yene tarihi bir gerileme gösterdi.

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap