BİLMİYORLAR MI, İNANMIYORLAR MI?

BİLMİYORLAR MI, İNANMIYORLAR MI?

Prof.Dr.A.İlterTURAN                                      

                                                                    siyaset penceresi

 

Bilimsel üretkenliği örnek alınacak Metin Heper dostum yıllar önce yaptığı bir araştırmada yüksek rütbeli bürokratlardan oluşan bir örneğe masum bir soru sormuştu.  “En iyi yönetim sistemi demokrasidir” düşüncesini ne kadar benimsedikleri, “Tamamen katılırım, kısmen katılırım, pek katılmam ve tamamen aksi görüşteyim” kalıpları çerçevesinde belirtilecekti. Sonuç beklendiği gibiydi. Yüksek rütbeli bürokratlar düşünceye sahip çıkıyorlardı. Ancak dostumuz bilimsel bir muziplik yapmış, kişilerden düşüncelerini bir iki cümleyle açıklamalarını istemişti. Çoğu açıklama demokrasinin yüceliğiyle başlıyor, ardından bizim gibi az gelişmiş ülkelerde demokrasinin yürümeyeceği ekleniyordu. Yüksek bürokratlarımız demokrasiyi benimsediklerini ifade etme mecburiyetini hissediyorlar ama demokrasiye sahip çıkmıyorlardı.

 

         Aradan zaman geçti, demokrasiyle daha yakından tanıştık. Demokrasimiz yerleşiklik kazandı. Demokrasi dışındaki yönetim formüllerinin teoride kulağa hoş gelse bile, uygulamada büyük sıkıntılara yol açtığını gördük. Gençlerimiz demokrasinin kesintisiz işlediği dönemde yetiştiler. Artık demokratik sistemle yönetilmek hepimize tabii geliyor. Başka yönetim biçimini arzulamıyoruz. Dünyada da demokrasiden uzaklaşan rejimler itibar görmüyor. Hele Türkiye’nin dış ilişkiler ağı içinde yeri önemli olan ülkeler ve ülke gruplarında demokratik yönetim bir norm. Yine de, demokrasimizin işleyişinde sık sık sıkıntılarla karşılaşıyoruz. Şu sırada da sıkıntılı bir dönemden geçtiğimizi herhalde inkar edemeyiz.

 

         Sıkıntı nereden kaynaklanıyor? Ayrıntılı bir tahlil yapılabilirse de, ben iki nedenin özellikle belirleyici olduğunu düşünüyorum. Biri ana muhalefetimizi, diğeri iktidar partimizi niteliyor. Fasılalı demokrasi tecrübemiz yarım yüzyılı aştı. Maalesef ana muhalefet partimiz demokratik sistemlerde seçim kazanarak iktidar olunduğunu, bunu başarmak için de seçmeni ikna etmenin gerektiğini; seçmen size itibar etmiyorsa, kusuru seçmende değil kendinizde aramanın yerinde olacağını kabulde büyük güçlük çekiyor. Belki hatırlayacaksınız, partinin önde gelen bir şahsiyeti 2007 seçimi sonuçlarına inanamadığını, kabahatin partisinin güzel düşünce ve önerilerini takdir etmekten aciz seçmenlerde olduğunu ifade etmişti. Seçimden ümidini kesen, kendini yenilemeyi aklına bile getirmeyen, sol yüzde 30’dan fazla oy alamaz diye zihnine ambargolar koyan ana muhalefetimiz, bu zihni yapının tabii sonucu olarak, muhalefetini seçim meydanlarındam ziyade her konuyu yargıya götürmek, siyaset dışı kalması gereken bazı güç unsurları ile ilişkisini sıcak tutmak ve benzeri yöntemlerle gerçekleştirmeye çalışıyor.

 

         Gelelim iktidarımıza. Özellikle Sayın Başbakanımızın demeçlerinde ifadesini bulduğu gibi, iktidar partisi seçmen katında sağladığı çoğunluğun kendisine sınırsız iktidar getirdiğini düşünüyor. Toplumda ancak uzun tartışmalar ve uzlaşmalar sonucunda varılacak bir mutabakatla halledilecek sorunları oyçokluğuna dayanarak aşmaya gayret ediyor. Böylece hem toplumsal barışı zorlayan gerilimler yaratıyor, hem de muhalefetin başvurduğu yöntemlere daha büyük anlayışla yaklaşılmasının zeminini hazırlıyor.

 

         Acaba iktidar ve ana muhalefet partimiz demokrasinin temel niteliklerini

mi bilmiyorlar, yoksa demokrasiye bir inançsızlık mı söz konusu? Ben karar veremiyorum, acaba siz ne der siniz?

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap