KEŞKE SİSTEM VE SİYASET İŞLERİNİ AYIRMAYI BECEREBİLSEK!

 

 

Prof.Dr.A.İlter TURAN

                                                                    SİYASET PENCERESİ

Size basit bir soru: acaba polislerin askerlik süresini kısaltmak, İstanbul-İzmir arasında otoyol yapmak, Kürt sorununa çare aramak, ve anayasal yargının yetkilerini yeniden tanımlamak aynı türden siyasi sorular mıdır? Bazılarınız soruyu olumlu yanıtlayabilir.  Ne de olsa, her konuda karara varabilmek için iktidarın çözümler üretmesi, bunları yasalaştırması, uygulaması gerekmektedir diye düşünebilirsiniz. Konuların  bazılarının daha önemli veya geniş kapsamları olmasının, sonuç itibariyle tümünün siyasi sorunlar olduğu gerçeğini değiştirmediğini önerebilirsiniz. Ancak, farklı bir cevap da verebilirsiniz. Askerlik süresinin kısaltılması veya otoyol yapılmasının hükümetlerin günlük icraatiyle; buna karşılık, Kürt sorunu ve anayasal yargının yetkilerinin ise siyasi sistemimizin temelleri, ilkeleri ve yapılanmasıyla ilgili olduğunu, farklı nitelik sergilediğini iddia edebilirsiniz. İkinci yaklaşımı benimsiyorsanız, size katılırım.

 

            Siyasi partilerimiz mücadelelerinde, her sorunu günlük icraat sorununa dönüştürüyorlar. Halbuki, icraatın partilerarası rekabetin özünü oluşturması, sistem düzeyindeki sorunları ise iktidar ve ana muhalefet partisinin, siyasi rekabet dışında müzakere etmesi lazımdır. Örneğin, Kürt sorununun çözümü partilerarası rekabet konusuna dönüşürse, duyguları kolay hareketlendiren bir konunun akılcı biçimde ele alınması zorlaşır. Türk siyasi toplumunun nasıl tanımlanacağı; dil, köken gibi birincil farklılıkların nasıl bağdaştırılacağını belirleyen mevcut düzenlemelerin ve bunları yönlendiren anlayışların yeterli olmadığı; sorunun aşılabilmesi için farklı toplulukların kabul edilebileceği yeni bir formülün gerektiği aşikar. Yaygın bir mutabakatın yeniden inşasına ihtiyaç var. Bu çatışmacı değil, uzlaşmacı yöntemlerle mümkündür.

 

            Sistem düzeyindeki sorunların çözümünde iktidar ve muhalefetin işbirliğine yönelmesi, ortak arayış içine girmesi, yaygın mutabakat oluşturabilmesi için önderliği iktidar partisinin, tabiatiyle Sayın başbakanımızın üstlenmesi lazım. Maalesef, kendisinin herhangi bir girişimde bulunduğunu ben görmedim (Siz farklı bir izlenime sahip olabilirsiniz). Acaba neden? Görebildiğim kadar, Sayın Başbakanımız, özellikle seçimler yaklaşırken, bir kutuplaşma politikasının partisi lehine işlediğini düşünüyor. Kendisinin topluma barış, huzur ve refah getirilmesiyle çağrıştırılmasını; muhalefetin ise katı, vatandaşın derdinden uzak, istikrarı bozucu olarak algılanmasını istiyor. İktidar ve muhalefetin uzlaşmaz zıtlıkların temsilcisi olarak sunulması, partisini yeni bir siyasi başarıya götürebilir. Gidiş de o yönde.

 

            Ben siyasilerimizin siyasete biraz daha uzun vadeli bakmasını isterim. Ülkemiz bazı yaşamsal sorunlarla karşı karşıya. Kürt sorunu sadece bir örnek. Ciddi bir adalet sorunumuz var; ciddi bir basın özgürlüğü sorunu var. Bunların çözülüp çözülmediği ve ne biçimde çözüldüğü, gelecekte nasıl bir ülkede yaşayacağımızı, demokrasimizin mevcut eksikliklerini giderip gelişeceğini mi, yoksa gerileyerek daha ayıplı bir demokrasiye dönüşeceğini  mi belirleyecek. Bu işlerle seçimlerden sonra ilgileniriz diyemeyiz. Yaşamsal konulara şimdiden günlük icraat rekabetinin dışında kalması gereken konular olarak yaklaşmazsak, ilerde de yaklaşamayız. Kısa vadeli siyasi çıkarlar için, geleceğimizi ipotek altına alırız. Keşke sistem ve siyaset işlerini ayırmayı becerebilsek!

           

 

 

 

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap