GÜNEYDOĞU SORUNU PARTİLERARASI BİR YAKLAŞIMI GEREKTİRİYOR!

GÜNEYDOĞU SORUNU PARTİLERARASI BİR YAKLAŞIMI GEREKTİRİYOR!

İlter TURAN                                                                                 

                                  siyaset penceresi

 

Ülkemiz çok iyi yönetilmesi gereken hassas bir döneme giriyor. Güneydoğu’da spontane olmadığı, tasarlanmış olduğu izlenimi veren bir dizi toplumsal olay, Türk toplumunda şimdiye kadar çeşitli gayretlere rağmen gerçekleştirilememiş olan bir etnik kutuplaşmayı tahrik etmek için uygulamaya sokuluyor. Olayın ön planında çocuklar ve eylemlerinin uzun vadeli ve kapsamlı sonuçlarını değerlendirme becerisine sahip oldukları çok tartışmalı olan gençler yer alıyor. Seçimle göreve gelmiş bir kısım yerel yöneticiler ve siyasetçiler, PKK’nın meşru ve devletin muhatap alacağı bir siyasi güce dönüşmesi için gayret gösteriyorlar. Büyük kentlerimizde daha önce görmediğimiz türden, molotof kokteylli, rastgele hedeflere yönelen ve can kaybıyla sonuçlanan olaylar oldu. Bunun hemen duracağını beklememiz için haklı bir neden bulunmuyor.

 

         Bütün bu olaylar içinde topluma güven veren bir husus, kolluk kuvvetlerinin olaylara sükunetle müdahale etmeleri, daha önceki yıllarda bazen görüldüğü gibi aceleci bir zor kullanma havasına girmemeleri. En son tahlilde, kalbini kazanmamız gereken insanlar bu olayların içinde olanlardan ziyade onların dışında duran, toplumsal sorunların barışçıl yollardan çözülmesi gerektiğini düşünen insanlar. Bu insanların çatışmaları onaylamayan ve devlet kuvvetlerine saygı duyan tutumlarını devam ettirmelerini sağlamak için, devletin sabırlı, şefkatli, hakkaniyeti ve hukuku gözeten biçimde davrandığını görmeleri gerekiyor. Ayrıca ve tabii ki, sokağa dökülen ve ortalığı yakıp yıkmaya yatkın insanları onaylamayanların da, düşüncelerini çekinmeden ifade edecek düzeyde kendilerini güvende hissetmelerini sağlamak da gerekiyor

 

         Bütün sorunlarımızın çözümü için hepimiz hükümetin neler yaptığını yakından izliyor ve daha ne gibi tedbirler alacağını merakla bekliyoruz. Demokrasi ile yönetilen ülkelerde hükümeti oluşturan kadroların icraatten birinci derecede sorumlu tutulması doğaldır. Şüphesiz, muhalefetin yapılanları beğenmeme, istediği gibi eleştirme hakkı da vardır. Bununla beraber, demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları diye önemlerini teslim ettiğimiz partilerin, toplum çok kritik sorunlarla karşılaştığı zaman, klasik bir iktidar muhalefet yarışması yerine, eleştiriyi dışlamayan bir işbirliğine yönelmeleri görülmemiş birşey değildir. Acaba diyorum, karşılaştığımız sorun böyle bir işbirliğini gerektiren nitelikte bir sorun mudur? Kanaatimce evet, ulusal


mutabakatın sağlanmasının çok önemli olduğu bir durumla, daha doğrusu bir sınavla karşı karşıya bulunuyoruz. Şayet bu sınavı başarıyla verebilirsek, Türkiye’nin toplumsal barışın, demokratik özgürlüklerin, iktisadi refahın hüküm sürdüğü bir ülke olarak yoluna devam etmesi, mevcut trendlerin tabii sonucu olacaktır. Uğrayacağımız başarısızlık ise bizi daha otoriter ortamlara sürükleyecek, uluslararası camia ile bağlantılarımızı ve o camiadaki itibarımızı zedeleyecek, iktisadi refahımıza darbe vurabilecektir.

 

         Parlamentoda cereyan eden tartışmalar şu ana kadar daha çok klasik iktidar-muhalefet mücadelesi biçiminde oldu. Tabii parlamento dışında olan fakat toplumda belirli bir taraftar kitlesi bulunan partiler de, basın ve diğer medya aracılığıyla bu tartışmalara katılıyorlar.  Her partimizin aynı acil durum algılamasını paylaşmadığını, aynı siyasi olgunluk düzeyini sergilemediğini söylememe bilmiyorum gerek var mı? Parlamento tartışmalarının televizyonda yayınlanmasının arenada gösteri yapma duygularını kamçılaması, seçmen desteği açısından durumunun pek parlak olmadığının müteaddit defalar anketler aracılığı ile ortaya çıkması dolayısıyla bir kısım partimizin dikkati çekme arzusu ile yanıp tutuşmaları ve benzerleri bunun altında yatan nedenler. Kanımca, partilerimizin mevcutlardan farklı yapıda, yeni bir iletişim kanalı oluşturmaları, nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini araştırmaları ve tartışmaları, ortak bir çizgi arayışı içine girmeleri gerekiyor. Bu konuda önderliği hükümetin yapması, hernekadar şimdiye kadar sergilediği yaklaşıma bakılarak doğasına aykırı gözükse de, uygun olacaktır. Partilerimizin her konuda anlaşmaları şart değil. Ama daha iyi bilgilendirme üzerine bina edilen fikir alışverişi, ortak noktaların saptanmasını ve bazı konular üzerinde ortak anlayışlara ulaşılmasını, hiç olmazsa ortak davranış kuralları üzerinde bir uzlaşılmasını mümkün kılabilir.

 

         Maaalesef, partilerimiz pek işbirliği havasında değiller. Örneğin, bu fikri duyan bir büyük parti liderinin “Bizim görevimiz muhalefet etmektir, icraatin sorumluluğu hükümete aittir, bizi ilgilendirmez,” diyebileceğini görür gibi oluyorum. Müsaade edin,  ben siyasetin dışından saf bir vatandaş olarak yine de düşüncemde ısrar edeyim ve diyeyim ki, karşımızdaki sorunu başarıyla çözemezsek, bundan sadece iktidar partisi değil tüm ülke büyük zarar görecektir. Ve evet, bilebildiğim kadar, muhalefet partileri de bu zarar görecek ülkenin partileridir. Dolayısıyla bazı mükellefiyetleri olduğu akla gelmektedir. Evet Güneydoğu sorununa partilerarası bir yaklaşım geliştirilmesinde büyük yarar olduğundan eminim. Bilmem, bu görüşe siz de katılır mıydınız?

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap