DIŞ POLİTİKADA EKSEN KAYMASI

 

 Prof.Dr.A.İlter TURAN

                                            SİYASET PENCERESİ

Başbakanımızın hergün İsrail’i ağır biçimde eleştirmesi, İran cumhurbaşkanına alışılmış ötesi iltifatkar davranması, Türkiye Avrupa’dan kopuyor mu tartışmasını başlattı. Batı’nın başlıca yayın organları, ağızbirliğiyle aynı soruyu sorup, aynı cevabı veriyorlar: Türkiye, uzun yıllar izlediği Batı ile bütünleşme politikasını tedricen terketmekte, Orta Doğu’ya ve Doğu’ya dönmektedir. Bazı gözlemciler, değerlendirmelerini daha ilgi çekici kılmak için, gelişmeleri Osmanlı’ya dönüş diye de tanımlıyorlar. Tartışmaları izledikçe, üslubun ve esasın birbirine karıştırıldığını, bilgi eksikliğinin de katkısıyla, doğruluğu tartışmalı değerlendirmelerin zemini oluştuğu akla geliyor.

 

                Türk ekonomisinin 24 Ocak kararları ile dünya ekonomisiyle bütünleşme çizgisine girmesi, iktisadi büyümemizin ihracata dayandırılması, 1980 sonrası Türk dış politikasında önemli bir  değişime yol açtı; geçmişe göre ticari saiklerin önemi arttı. Buna bağlı olarak da,  Türkiye evvelce ulaşmadığı bölgeler ve toplumlarla ilişkiler geliştirmeye yöneldi. Bunların bir bölümü - Çin ve Brezilya gibi -  Türkiye’nin uzağında, bir bölümü  ise – Rusya, Orta Doğu, Kafkaslar ve Afrika gibi - Türkiye’nin daha yakınında. Buna Soğuk Savaş’ın sona ermesi eklenince, Türkiye’nin çok yönlü dış politika izlemesine elverişli bir ortam oluştu. Unutmayalım, günümüzde Türk dış politikasının yönünü belirleyen çizgilerin şekillendiği dönem, AKP’nin iktidar olduğu 2002 değildir. Suriye ile ilişkilerin yaşadığı dönüşümü, İran’la ilişkilerin ileriye götürülmeğe çalışılmasını, Arap dünyası ve Afrika ile sistematik biçimde ilgilenme sürecinin başlamasını 1990lı yıllara götürebiliriz.

 

                Bir yandan değişen uluslararası ortam, diğer yandan Türkiye’nin iktisaden geçmişe göre daha güçlü konumu, bugün ülkemizin uluslararası sistemde daha özerk davranmasına olanak veriyor. Dış politikamızda iktisadi refahımızı arttırmak, eskiden daha ağır basan güvenlik endişelerinin yerini alıyor. Kısacası, Türkiye geçmişten farklı davranıyor. Bir bakıma davranışlarımızın Avrupalı dostlarımızınkine benzemeğe başladığını söylemek mümkün. Ancak, üzerinde eskisi kadar etkili olamadıkları böyle bir Türkiye’ye alışkın olmayan dostlarımız, değişmelerden rahatsızlık duyuyorlar.  Türkiye eksen mi değiştiriyor diye kaygılanıyorlar.

 

                 Pekiyi, Avrupalı dostlarımız yanılgıya götüren bazı haklı nedenler var mı? Evet, var. Sayın Başbakanımızın itinasız ve Türk - Arap sokağını tatmin ettiğini düşündüğü üslubu, devletlerarası ilişkilerde kullanılması uygun olmayan bir üslup. Zaman zaman anti-semitizm kokuyor ama kendisinin bunu farkında olduğundan emin değilim. Halbuki, İsrail’in Gazze’de yaptıklarını, İsrail politikalarını ve Yahudiliği birbirine karıştırmadan daha zarif bir üslupla eleştirebilir.  Keza, İran’ın nükleer programının savunulmasına gerek yoktur. Türkiye’nin neyi istediğini belirtmesi yeterlidir. Türkiye konusunda zaten kafası karışmış Batılı dostlarımız, bu üslup karşısında, acele bir takım değerlendirmelere gidiyorlar. Halbuki olay berrak, Türkiye’nin dış politikasını değişen iktisadi ve siyasi koşullara uyumlulaştırması söz konusu. İzlenen politikanın anahatlarının ülkemizde şu veya bu partinin iktidar olmasına bağlı olarak fazla değişiklik göstereceğini sanmıyorum.  Eksenin kaydığı yok, üslubun şiddetle değişmeye ihtiyacı var.

 

 

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap