ACABA BEN Mİ ÇOK VESVESELİYİM?

 

 

Prof.Dr.A.İlter TURAN

                                            SİYASET PENCERESİ

 

 AKP hükümetinin icraatine bakmaksızın, ülkemizi din esasına göre yönetilen bir Orta Doğu toplumuna dönüştürmek  istediğini düşünenler var. Bu yaklaşımı benimseyenler, hükümetin şu veya bu icraatini değerlendirmekten çok yapılan her işi, önceden varolduğu ve adım adım uygulamaya konulan bir planın parçası olarak görüyorlar. Gerçekten öyle mi? Ben demokrasilerde iktidara seçimle gelen kadroların, kendilerini iktidar yapan sistemi sahipleneceklerini düşünmek isterim. Son zamanlarda hükümetimizin yaptığı ya da yapmadığı işlere baktığım zaman, acaba hükümetin ardniyetinden kuşku duyanlara mı katılayım diye terreddütteyim. 
 

      Durup dururken enden endişeleniyorsun diye düşünebilirsiniz. Çoğu okuyucumuzun dikkatinden kaçmış olabilir, kısa süre önce, düne kadar meslek liseleri olduğu hükümet tarafından ileri sürülen İmam-Hatip Liselerinin amaçları yeniden tanımlandı, bunların öğrenciyi üniversiteye hazırlayan kurumlar olduğu hususu amaçlarına eklendi. Bunun anlamı, klasik liselere paralel din ağırlıklı bir lise sisteminin geliştirilmek istenmesidir. İktidara yakın yayın organları da bu teşhisi tamamen doğrulayacak nitelikte değerlendirmeler yaptılar. Bundan sonra, bu tür liselerin mevcut liselere karşı güçlendirilmesine çalışılırsa, hiç şaşırmayalım. 
 

      Hepimizin daha yakından izlediği başka olaylar da var.  Bir valimiz itikatlara aykırı bulduğu için kentteki umumi tuvaletlerdeki pisuvarları  kaldırtmış. Olay bana dindarlığı mantık sınırlarını  zorlayan bir yakınımı hatırlattı. Yakınım 1960lı yıllarda hala dişlerini Hazreti Muhammed misvakla fırçalardı diye misvakla fırçalıyordu. Kendisine “O zaman diş fırçası ve macunu olsaydı, peygamber onları kullanmaz mıydı” diye sorduğumda, makul bir cevap bulamadığından, “Böylesi daha çok sevap” türünden bir cevap “sallamıştı.” Dişlerini muhtemelen misvakla fırçalayan pisuvar düşmanı valimiz eleştirileri pek hoş karşılamadı. İcraatinin günümüze uygun olmadığın dile getirenleri, çağdaş uygarlık kavramının saçma sapan olduğunu belirterek “tenvir” etti. Böyle tuhaf işler yapan kamu yöneticileri her zaman her yerde çıkabilir. Beni rahatsız eden, İçişleri Bakanlığının sessizliğidir. Dindarlığı ilkelleştiren bu yaklaşım karşısında tepkisiz kalmak, hükümetin dinci bir gündemi olduğunu düşünenlerin iddialarını güçlendirir.  Hükümetin varolduğunu sandığı tasavvurlarına uygun işler yaparak yükselmeyi hesaplayan, liyakatı tartışmalı kamu görevlilerinin sayısını arttırır. Halbuki, profesyonel ve işinde ehil bir bürokrasinin oluşmasını ve görevinin sürdürmesini teşvik eden hükümetler, daha etkin bir yönetim kurabilecekleri için, uzun dönemde daha başarılı olurlar.  Esas maharetleri hükümete yaranmak olan görevliler ise hükümetleri uzun vadede mutlaka başarısızlığa sürüklerler.  
 

      Son bir örnek. Büyüklerimizin “Bunlar bizim şımarık çoçuklarımız” diyerek iltifata boğduğu bir gazete, şu sıralarada Topkapı Sarayı’nda klasik müzik konserlerine baskın vermek isteyenleri tahrik ediyor. Siz herhangi bir hükümet yetkilisinin bu tahrikçilerin cesaretini kırmaya çalıştığını gördünüz mü? O cenahın oylarını kaybetmekten çekiniyorlar. İsterseniz devam etmeyeyim. Anlatılanları biraraya koyduğunuzda acaba aklınıza dine dayalı bir otoritecilik geliyor mu, yoksa ben mi  çok vesveseliyim? Ne der siniz?

 

 

 

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap