İŞİN KOLAYINA KAÇMAK İŞİ ZORLAŞTIRIYOR
Prof.Dr.A.İlterTURAN
siyaset penceresi
Avrupa Birliği’nin mevzuatımızı insan hakları ile daha uyumlu hale getirmemiz için talep ettiği değişikliklerin yasalaşması sonrasında güvenlik kuvvetlerinde yaygın bir memnuniyetsizlik başladı. Yetkililerin beyanlarına göre, yeni kurallar çerçevesinde suçluların yakalanması çok zordu. Yakalansalar bile, kısa sürede serbest kalacaklar, ortalıkta dolaşıp yeni suçlar işleyeceklerdi. Biz işkenceyi kaldıralım, insan haklarını genişletelim derken, amaçlamamakla birlikte bile suçlulara kolaylık sağlıyor olacaktık. Avrupa Birliği’nin istedikleri değişiklikler ülkemiz koşullarına uygun değildi. Bir süre geçtikten sonra, şikayetler azaldı. Buna karşılık suçlarda özelikle yasaların değişmesinden kaynaklandığı aşikar olan bir artış gerçekleşmedi. Hatta zaman zaman artık polisimizin kanıtlardan başlayarak suça giden yöntemleri kullandığı, önemli başarılar sağladığı türünden haberler çıktı. İşkence iddialarına eskisi kadar sık rastlanmaması bu konuda da mesafe aldığımıza dair ümit verdi.
Son günlerde şahit olduğumuz gelişmeler, alışkanlıklardan kurtulmanın pek kolay olmadığını, güvenlik sorunlarında bir yoğunlaşma algılandığı zaman eski yöntemlerin geri gelmesi arzularının hemen hissedilir oranda yükselebileceğini gösteriyor. Bunun son tezahürünü Aktütün Karakoluna karşı gerçekleştirilen menfur saldırının ardından yapılan ve ne gibi tedbirlerin gerektiğine ilişkin taleplerin dile getirildiği toplantılarda gördük. Silahlı Kuvvetlerimizin (Jandarma dahil) kendisine verilmesini istediği beş yetkiden herbirinin insan hakları açısından sorunlar yaratabileceği, ancak iki talebe kısmen onay verilmesinin mümkün olduğu anlaşıldı.
Karşımıza çıkan sorun, aslında her demokratik toplumun karşılaştığı bir denge sorunu. Güvenlik konusundaki denetimleri ne kadar arttırmak isterseniz, bireyin özgürlük ve mahremiyet alanını o kadar daraltmanız gerekiyor. Tabii, toplumlar güvenlik sorunlarının yoğunlaştığını düşünmeye başladıkları an, özgürlükleri daraltılması ve kamu otoritesinin bireye tahsis edilen alan aleyhine genişlemesini anlayışla karşılama eğilimleri artıyor. Bu anlaşılabilir bir gelişmedir. Kanımca esas sorun güvenlik güçlerinin her zaman için topluma ve bireye müdahale yetkilerinin genişlemesini arzulamalarından kaynaklanıyor. Örneğin Aktütün Karakolu’na saldırı sonrasında istenen yetki genişlemesi ile karakol baskınının önlenmesi arasında güçlü bir bağ kurmak kolay gözükmüyor. Baskına gelenler yurtdışından gelmişler ve hudut karakoluna saldırmışlardı. Bu durumda ilk akla gelen tedbirlerin yetki arttırılması, devletin gücünün vatandaşa dönük olarak kullanımının sınırlarının genişletilmesi olmamalıydı. Ama her nedense, adeta insiyaki olarak bu durum her zaman ortaya çıkıyor. Asker, jandarma vey polis olsun, hep aynı taleplerle karşımızda.