SEÇİM SONRASI AB-ABD-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ

SİYASET PENCERESİ

 

SEÇİM SONRASI AB – ABD – TÜRKİYE İLİŞKİLERİ

 

İlter Turan

 

         Eğer Amerikan seçimleri Amerika dışındaki ülkelerde yapılsaydı, seçimin galibinin John Kerry olacağına kuşku yok. Gerçi Başta Vladimir Putin olmak üzere sayıları pek fazla olmayan lider Bush’un kazanmasını istediklerini hissettirdilerse de, lider çoğunluğun duygularının başka yönde olduğu anlaşılıyordu. Halkların da farklı düşünmediği biliniyor. Bu farklılaşma birçok ülkenin dünyaya bakış açısı ile Amerikan bakış açılarının farklı olduğunu berrak bir biçimde ortaya koyuyor. Fakat seçim bitmiştir. Geçen seçimden farklı olarak kimin kazandığı konusunda belirsizlik yoktur.  Dolayısıyla dünya son dört yılda nsıl bir Amerika ile yaşamışsa, şimdi de öyle bir Amerika ile yaşamaya devam edecektir. Bir ihtimal, Başkan Bush, yürüttüğü sertlik politikasının seçmen tarafından desteklendiğine inanarak, daha sertleşebilecektir de. Yeni dışişleri bakanının kim olacağına ilişkin olarak ortaya atılan isimler, bu kişinin Colin Powell kadar mutedil eğilimli olmayacağı ihtimalinin güçlü olduğuna işaret etmektedir.

 

         Amerikan seçimleri Avrupa Birliği Amerika ilişkisini etkileyecek midir, etkilemesi bekleniyorsa nasıl etkileyecektir? Bu arada, gelişmelerin AB-Türkiye ilişkisine etkisi olur mu, nasıl olur? Bu ve benzeri sorular, AB-ABD ve her ikisinin Türkiye ile ilişkileriyle ilgilenenlerin cevabını aradıkları sorular. Bütün bu soruların cevaplarını vermeye ne yerimiz ne de benim bilgim yeter. Ancak, soruların yanıtını ararken, akılda tutulması gereken bazı hususları dile getirmeğe çalışacağım. Hemen başlayalım. Avrupa Birliği böyle bir özlemin içinde olsa bile, henüz AB dış politikası diye bir politika yoktur. Her AB üyesinin ABD ile ilişkileri farklıdır. İngiltere’nin Amerika ile özel ilişkisi zaten biliniyor. Irak Savaşı sırasında bir kısım AB üyesi ülkeler (bazıları o zaman aday statüsünde bulunuyordu) Amerika’yı desteklediler, diğerleri karşı çıktılar. Destekleyen ve karşı çıkanların tutumları da birbirinden farklı ve zaman içinde değişebiliyor. Nitekim İspanya, iktidar değişince desteğini çekti. Almanya ise bozulan ilişkilerini tamir etmeğe çalışıyor.

 

         AB üyeleri arasındaki farklar, değişik nedenlerden ileri geliyor. İngiltere’nin Amerika’ya yakınlığı tarihi bir ilişki. Doğu Avrupa ülkeleri, Sovyetlerin çöküşünün ve kendilerinin komünist diktatörlüklerden


kurtulmalarının Avrupa’nın değil, Amerikan çabalarının bir ürünü olduğunun bilincindeler. Ayrıca, Amerika’nın Kıta Avrupasının savunmasından çekilmesi durumunda, AB’nin kendilerinin güvenlik ihtiyaçlarına cevap veremeyecek kadar zayıf ve beraberlikten uzak olduğunu da görüyorlar. AB’nin Amerikan politikasını destekleyen Güney ülkeleri ise muhtemelen yeni ve yumuşak güvenlik tehditlerine diğer üyelere nazaran daha açık olduklarını, AB’nin yeterli güvence oluşturmadığını düşünüyorlar. Amerikan karşıtlığının başını çeken Fransa ise, iki kutuplu dünya döneminde de farklı davranmamıştı. Fransız yönetimleri, özlemleri ile ülklerinin gücü arasındaki uyumsuzluğu Amerikan aleyhtarlığı ile telafi etmek ister gözüküyorlar. Başka bir ifade ile, Amerika’nın Avrupa üzerindeki etkisinin zayıflamasının, Fransa’nın Avrupa üzerindeki gücünün artmasına yol açağını ümit etmektedirler. Fransa’nın bu tutumu, aslında ortak bir Avrupa savunma ve dış politikasının oluşmasındaki başlıca engellerden biridir. Söylenenlerin ışığında, AB-Amerika ilişkilerinde önemli değişiklik beklememek doğru olacaktır. Amerika AB üyesi ülkelerle tek tek farklı ilişkiler yürütecektir.

 

Pekiyi, Amerikan seçimlerinin Türkiye-AB ilişkilerine etkisi ne olur?  Bu konuda ilk belirteceğimiz husus, ABD ve AB ‘nin Türkiye üzerinde her konuda bir yarışma içinde olmadıklarıdır. Örneğin Türk ekonomisinin güçlenmesi ve istikrarlı olması, uluslararsı ekonomi ile daha da bütünleşmesini iki taraf da kendi refahlarına da katkı sağlayabileceği için olumlu karşılamaktadır. Keza Türkiye’nin istikrarlı ve demokratik olması yine iki tarafın da olumlu karşılayacağı hususlardır. Türkiye’nin Batı güvenliği için taşıdığı önem konusunda da büyük görüş farkları olduğunu söyleyemeyiz. Ancak, ABD ve AB’nin Türkiye’den bekledikleri arasında farklar da vardır. Örneğin Türkiye’nin Irak Savaşı’na katılmaması AB’nde genelde olumlu karşılanmıştır. Bunun belki de en önemli nedeni, Türkiye’nin her Amerikan isteğine olumlu cevap vermeyeceğinin görülmesidir. Bilindiği gibi, bir kısım AB üyesi ülkemizin AB’ne girecek olursa bir Amerikan Truva atı olacağından endişe etmektedir. AB, İran doğalgazının Türkiye üzerinden AB’ne gitmesini istemekte, böylece Rusya’ya bağımlılığının bir miktar azalacağını düşünmektedir. Amerika ise İran’ı tecrit etmek taraftarıdır. Türkiye, Arap-İsrail anlaşmazlığında da, İsrail’in ABD tarafından kayıtsız şartsız desteklenmesini, AB’nin de yaptığı gibi, endişe ile karşılamaktadır.

 

ABD, Türkiye’nin AB üyeliği desteklemeğe devam edecektir. Bu desteğin eskisinden farklı olarak daha sessiz ve daha etkili olunacak ülkeler nezdinde yürütüleceği anlaşılıyor. Burada esas sorun AB’nin Türkiye’ye ilişkin kafa karışıklığı ve bunun Türk-AB ilişkilerinde yol açabileceği krizdir. Eğer, AB 17 Aralık’ta ciddi bir hata yapmazsa, ABD-AB-Türkiye ilişkilerinde son Amerikan seçimlerinin önemli bir değişiklik getirmesi beklenmemelidir.

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap