A.İlter TURAN
SİYASET PENCERESİ
Değerli siyasal bilimci Adam Przeworski hoş bir demokrasi tanımı yapıyor: “Demokrasi partilerin seçimleri kaybettiği bir sistemdir.” Evet, demokrasilerde partiler seçimleri kaybedebilir ama bunun için, iktidarın seçimi kaybedebileceği koşulların da mevcudiyeti gerekir. Nedir bu koşullar? Kısaca, muhalefetin iktidar adayı olmasını sağlayacak ortam ve düzen denilebilir ama sorunun daha uzunca cevaplandırılması faydalı olur. Bir sistemin demokratik olarak nitelendirilebilmesi için muhalefetin serbestçe örgütlenebilmesi, düşüncelerini serbestçe tartışabilmesi, ifade edebilmesi, yayabilmesi, yasaların kendisine iktidarla aynı biçimde uygulanmaması gerekiyor. Ayrıca, insanların muhalefetle işbirliği yapmaktan çekinmemeleri, başlarına kötü şeylerin gelmesinden korkmamaları gerekiyor.
Sözünü ettiğim koşullar yasa ve anayasalarda örgütlenme, toplantı, düşünce, ifade, haberleşme, basın özgürlüğü ve hukuk devleti gibi kalıplarla ifade ediliyor. Özgürlüklerin belgelerde sayılması gözetilecekleri anlamına gelmiyor. Günümüzde hemen her anayasada özgürlükler lafzen yer alıyor, ancak aynı türden kanunlara sahip ülkeler arasında uygulama açısından o kadar büyük farklar bulunuyor ki, birine örnek demokrasi derken, bir diğerine “o ülke diktatörlüktür” diyebiliyoruz. Nitekim değindiğimiz özgürlükler ve hukuk devleti anlayışı bizim de hukukumuzun bir parçası olmakla birlikte, ülkemizin tam işleyen bir demokrasi olduğunu iddia etmek bugün için mümkün gözükmüyor. Örneğin, New York’ta üslenmiş Freedom House bizi yarı-özgür ülkeler kategorisine yerleştiriyor. Kendimizi aynı grupta görmediğimiz bir takım ülkelerle aynı kefeye konuluyoruz. Üyelik müzakereleri yürüttüğümüz AB de dahil bazı kuruluşlar demokrasi performansımızı tatmin edici bulmadıklarını duyuruyor, iyileştirmeler talep ediyor. Bundan pek memnun olmayabiliriz ama demokrasimizin uygulamada sorunları olduğunu da kabul etmemiz lazım.
Demokratik bir sistemin, kendisiyle uyumlu bir hukuk sistemine sahip olması normaldir. Dolayısıyla bir ülkede demokrasinin ilerletilmesine çalışılırken, yasalarda değişiklikler yapılması doğal ve istenilen bir şeydir. Fakat aynı derecede, hatta belki daha da önemlisi iktidarların demokrasiye inanmaları, demokrasi ilkelerini ve demokratik davranış biçimlerini söylemlerine, icraatlarına, genel tavırlarına yansıtmalarıdır. Ülkemizin demokrasiler derecelendirmesinde yeterince başarılı olmamasının altında sözünü ettiğim bu demokrasi ruhu eksikliğinin önemli rolü olduğu muhakkaktır. Genel olarak iktidar partisi ve özellikle Sayın Başbakanımız kendisinden farklı düşünenlere karşı eleştirilerinde çok sert bir üslup kullanmakta, tahammülsüzlük sergilemekte, insanlarda iktidarın şerrine uğrayacağı korkusu yaratmaktadır. Geçen hafta İmralı görüşmelerini elde ederek yayınlayan bir gazeteye yönelttiği eleştiriler, hem basın özgürlüğüyle yeterince barışık olmadığını göstermiş, hem de diğer gazeteleri ve sahiplerini korkutmuştur. Maalesef, her zaman aynı vehamette olmasa dahi, demokrasiyle uyumsuzluk tezahürlerine istenmeyen sıklıkta rastlanmaktadır. Olay salt iktidar ile de sınırlı değildir. Üslup bozuklukları, hoşgörüsüzlük sık sık muhalefet partilerimizi de nitelemektedir.
Eğer demokrasiye değer veriyorsak, hepimiz demokrasiyle uyumlu biçimde hareket etmeliyiz. Aksi takdirde, demokrasimizin zaaflarından şikayet hakkımız kalmaz, şikayet etsek de, kimse bizi ciddiye almaz. Bilmem katılır mısınız?