A.İlter TURAN
SİYASET PENCERES
Ukrayna’nın içine düştüğü ve nasıl sonlanacağı henüz kestirilemeyen istikrarsızlık, Batı ile Rusya arasında hüküm sürmekte olan “gergin” barış sürecini daha da gerginleştirecek gibi gözüküyor. Sizler de izliyorsunuz, “Acaba Soğuk Savaş geri mi geliyor,” soruları sorulmaya başlandı. Eski şekliyle Soğuk Savaş geri gelemez, Batı ve Rusya birbirine muhtaç; Batı enerjisiz, Rusya ise parasız yaşayamaz. Sonra, gerek ABD ve AB, gerek Rusya iktisadi sıkıntılar yaşıyor. Sonucu belli olmayan sert bir mücadeleye girmeyi arzulamazlar. Ancak, Rusya’nın Kırım’ı Ukrayna’dan kopararak ilhak etmesi sonucunda Batı ile Rusya’nın arasındaki ilişkileri aşındıran çatışma unsurlarına bir yenisi daha eklenmiştir.
Batı, Rusya’nın 1994’te vardıkları Doğu Avrupa’da sınır değişikliklerine izin verilmemesini teminat altına alan Budapeşte Mutabakatı’nın Rusya tarafından açık ve kesin biçimde ihlaline karşı tepkisini uzun vadeye yayacaktır. Kısa vadede Rus enerjisine fazla bağımlı AB üyeleri var. Rusya’ya ihracatı azımsanmayacak ülkeler var. Buna karşılık, Sovyet hegemonyasından kurtulalı çok olmamış, bir kısmı Sovyetler Birliği’nin parçası, diğerleri eski Varşova Paktı üyesi ülkeler, Rusya’ya karşı durulmadığı takdirde Rusların adım adım Batı’ya doğru genişlemeye başlayacağından endişe ediyorlar. Bu durumun tabii sonucu olarak Batı, Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmaya, Rusya’nın iktisadiyatını zayıflatmaya ve Kuzey komşumuzu uluslararası alanda tecrit etmeye çalışacaktır.
Batı ile Rusya arasındaki gerilim, Enerjisinin %60’ını Rusya’dan alan, ilk nükleer santralının yapımını Rusya’ya teslim eden, bu ülkeye mal ve hizmet ihracatının (turizm dahil) dış ticaretinde önemli yer işgal ettiği Türkiye’yi de zor tercihlerle karşı karşıya bırakabilir. Fakat, aynı durum Türkiye için bazı fırsatların doğmasına da yardımcı olabilir. Önce zorluklara bakalım. Batı Rusya’ya karşı tutarlı bir ambargo sistemi getirmeyi başarabilirse, Türkiye’nin savunmasını dayandırdığı Batı camiasından çok ayrı düşen bir politika izlemesi zordur. Batı ile köprüleri atması da pek arzulanan bir şey değildir. İktisat ve siyaseti birbirinden ayırmayan Rusya’ya karşı Batı ile birlikte hareket etmemiz, Rusya nezdinde karşılıksız bırakılmayacaktır. İhracatta güçlükler çıkarmak, en kritik zamanlarda teknik gerekçelerle gaz akışını yavaşlatmak, ulaşıma engeller koymak ve benzeri uygulamalarla karşılaşabiliriz. Batı’nın tepkisi, İran’a uygulanan ambargoda olduğu gibi, bünyesinde farklılıklar barındırırsa, o zaman Türkiye’ye Rusya’nın muhtelif ihtiyaçlarını karşılamak açısından yeni imkanlar açılabilir.
Batı katında Rusya’ya duyulan güvenin zayıflaması, Türkiye’nin önemli bir müttefik olduğunu hatırlatacak; Türkiye ile ilişkilerin zayıflamaması konusundaki duyarlılıkları biraz olsun perçinleyebilecektir. Bu çerçevede Türkiye’nin de içinde yer aldığı bazı ihtilaf yumaklarının çözülmesi ümidi de belirmiştir. Gerek İsrail gerek Kıbrıs gazının Avrupa piyasalarına gitmesi için en emin yolun Türkiye üzerinden olması, Kıbrıs sorununun çözümüne müttefiklerimizin daha fazla ilgi göstermesini sağlamıştır. Kıbrıs sorunu bir çözüme bağlanırsa bir yandan Avrupa savunmasını güçleştiren AB-NATO işbirliğine Türkiye’nin itirazı ortadan kalkabilecek, diğer yandan Türkiye-AB müzakere sürecinin ilerlemesinde temel bir engel aşılacaktır. Aynı sebepten, İsrail ile ilişkilerimizde başlayan iyileşme de hızlanabilecek, iktisadi ilişkiler yeniden güçlenmeye başlayabilecektir.
Görüyorsunuz, muhtelif olasılıklar var. Siz bir işadamı olsanız ne yapardınız? Bir süre için Rusya ve Ukrayna piyasalarına kısa vadeli yaklaşmak gerekecek. Getirisi uzun vadeli yeni yatırımlar, uzun vadeli işbirliğini öngören yeni projeler için aceleci olmamak gerekiyor. Hizmet ve mal ihracında da ödemelerin yapılabileceğinden emin olmak için çeşitli tedbirler üzerinde çalışmak gerek. Fakat bu durum uzun sürmeyecek, Rusya-Batı ilişkilerinin nasıl seyredeceği belirlilik kazanacaktır. Biraz sabırlı olmak, senaryolar üzerinde çalışmak lazım.