Prof.Dr.A.İlter TURAN
SİYASET PENCERESİ
CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal’ın kişisel nedenlerle görevinden ayrılmaya karar vermesi farklı kesimlerde farklı karşılandı. Herkes, Deniz Bey’in yaşadığı olay karşısında ayrılmasını yerinde buluyor. Ancak o noktadan sonra değerlendirmeler farklılaşmaya başlıyor. Kamuoyunun bir bölümü CHP’nin değişen Türkiye koşullarına uyum sağlayamadığını, yükselişe geçmek ve gerçek bir iktidar seçeneği oluşturmak istiyorsa, değişim yaşaması gerektiğini, Baykal ve ekibinin bu değişimi gerçekleştirecek nitelikte olmadıklarını, genel başkanın istifasıyla değişimin önünün açıldığını düşünüyor. Bu çizgi toplumda oldukça yaygın. Daha çok CHP’nin halihazırdaki yöneticilerinin ağır bastığı bir grup ise Genel Başkan’ın dönmesini istiyor. Bir kısım partili genç Sayın Baykal’ın evinin önünde çadır kurup açlık grevi yaparak kamuoyunun ilgisini bu tercihe yönlendirmeye çalışıyor. Türk siyasi partilerinin lider yenilemesi zordur. Bunun kültürel, sosyo-psikolojik temelleri yanında herkesce bilinen nedeni partilerin demokrasiden uzak yönetilmeleridir. Teşkilatını tamamen kendine tabi kılmak için hukuki imkanlarla donatılan, tüm milletvekillerini tek tek belirleyen bir genel başkanlık yapısı, geleceğin lider kadrolarının oluşmasını, yarışarak performanslarını iyileştirmelerini imkansız kılıyor. Genel Başkanlar mevkilerini pek seviyor. Sayelerinde mevki sahibi olup, onların gitmesiyle mevkilerini kaybedecek olan çevreleryse liderlerinin gitmemesi için her türlü baskıyı yapıyor. Sayın Baykal’ın görevinden ayrıldığını ilan etmesinden sonra akan gözyaşlarının bir bölümü Baykal’ın vedasından, bir kısmı “Ne olacak şimdi benim halim” endişesinden kaynaklanmaktadır. Lider değişiminden kaybedecekler, biraz toparlanınca, lideri nasıl geri getireceklerinin yollarını aramaya başladılar bile. Partilerimizin liderlerini yenilemekte karşılaştıkları zorlukların başında liderlerin bir türlü gitmeye razı olamamaları geliyor. Hatırlanacağı üzere, Sayın Baykal partisinin yüzde on barajının altına düşmesi sonucunda 1999 seçimleri sonrasında bocalamış ve istifa etmişti. Fakat teşkilata hakimiyetini korumuş, altı ay sonra da “umumi istek” üzerine geri dönmüştü. Şu and farklı bir durumla karşı karşıya bulunup bulunmadığımızı bilmemekle birlikte, CHP Genel Başkanı’nın görevini bırakmayı içine yeterince sindiremediği sözlerinden anlaşılıyor. Partisini lider yenilenmesi konusundan uzak tutmaya çalışması, “partime hangi yoldan olursa olsun hizmet etmeye devam edeceğim” türünden beyanlar, belki de görevine aslında dönmek istediğini, aşmaya çalıştığı sorunun ise niyetini kamuoyunda kabul edilebilir bir olguya dönüştürmek olduğu izlenimini güçlendiriyor. Sayın Baykal yanlış yapıyor. Partisinin lider yenilemesinin önderliğini kendisi yapmalıdır. Bunu yapabilirse, tarihe iyilikle anılarak geçebilecektir. Bunu yapmaktan kaçınırsa, insanlar kendisinden kurtulmayı özleyeceklerdir. İzlenecek yol pek karmaşık değil. Kurultayda geçici bir başkan seçerek, yeni başkan seçimini birkaç ay sonra yapılacak bir olağanüstü kurultaya bırakmak. Bu süre içinde kendisinin gölge etmeyeceği bir liderlik yarışını teşvik etmek. Türkiye’nin güçlü ve iktidar olma şansı yüksek bir muhalefete ihtiyacı var. Sayın Baykal’ın elinde buna katkıda bulunma fırsatı var. Bu fırsatı heba etmemek ülkeye hizmettir.