KABA DEMOKRASİDEN İNCESİNE BİR TÜRLÜ GEÇEMİYORUZ
Prof.Dr.A.İlterTURAN
siyaset penceresi
Yazının başlığındaki “kaba demokrasi” sözünü görünce, zihninizde bu da nereden çıktı diye bir düşünce belirmiş olabilir. Haklısınız, literatürde henüz böyle bir kavram yok ama, bu kavramla anlatmak istediğim durum pek bilinmeyen birşey değil. Birisi bize “Türkiye nasıl bir siyasi sistemle yönetiliyor” diye soracak olsa, hepinizin göğsümüzü kabartarak “Demokrasi ile yönetiliyoruz” diyeceği kesin. Bu cevap yanlış değil ama eksik desek herhalde daha doğru olur. İzin verirseniz maksadımı açıklayayım. Ülkemizde iktidarları seçim belirliyor. Partiler seçimde serbestçe rekabet ediyorlar. Koşullarını yerine getiren herkes milletvekili adayı olabilir. Zaman zaman bazı sıkıntılar yaşansa da, seçim sonuçlarına gölge düşmüyor. Yargımız seçimlerin dürüst yürümesini sağlıyor.
Demokrasimizi kaba diye nitelememe yol açan onun seçim dışında kalan yönleri. Biz iktidarın seçimle belirlenmesini demokrasiyle yönetildiğimizi söylemek için yeterli buluyoruz. Halbuki iktidarın rekabet yoluyla oluşması demokrasi binasının kabasının inşasından ibaret. Demokratik sistemin işleyebilmesi, iktidarın değiştirilebilmesi, bireyin yönetime yabancılaşmasının engellenmesi, birey ve topluma devletin müdahale edemediği geniş bir özgürlük alanı tanınmasından geçiyor. Bu alanın korunması için sadece anayasalara temel hak ve özgürlükler diye bir fasıl eklemek yetmiyor, devletin ve toplumun hukukun genel ilkelerini gözetmesi, yasalara uyması, ihlallere şiddetle karşı çıkması gerekiyor. Bu gerçekleşmedikçe, demokrasimiz kaba yapısı sağlam ama ince inşaatı tamamlanmamış durumda kalacaktır.
Son günlerde yaşadığımız olaylar, ince demokrasiye giden yolda daha çok mesafe kat etmemiz gerektiğini gösteriyor. Örneğin artık kesinleştiği üzere, devletin bazı kurumları vatandaşları özel konuşmalarını dinliyormuş. Demokrasilerde, bazılarının suç işlediğine ilişkin yeterli ipucu varsa, kolluk kuvvetleri bu kişileri izlemek maksadıyla bir süre haberleşmenin gizliliği kuralından istisna edilmelerini yargıdan talep edebilir. Fakat bizim emniyetimiz, terörle mücadele gerekçesiyle, herkesi her zaman izlemek için yargıdan izin koparmış. Bu demokrasi ile yönetildiğini iddia eden bir ülke için hukuk skandalıdır. Fakat sonrası daha da kötü. Bir bakan çıkıyor ve “konuşmazsanız izlenmezsiniz” diyebiliyor. Muhtemelen sayın bakan günümüzde özel konuşmaları izlemek isteyenleri engellemenin teknik güçlüklerinden söz ediyordur ama burada tartışılan konu ellerindeki imkanlar ne olursa olsun kolluk kuvvetlerinin, yargının, kısacası devletin tutumu ile ilgilidir. Sayın bakan mizaha başvurmak yerine bu işi yapanlara karşı hükümetin ne gibi tedbirler almayı düşündüğünü açıklama ciddiyetini sergileseydi, daha iyi ederdi.
Hükümetin demokrasinin ince boyutlarına kayıtsızlığı başka alanlarda da tezahür ediyor. İçişleri Bakanımız Alevi vatandaşlara karşı ayırım yapan yöneticileri savunarak, kendisinin farklı düşünmediğini faş etti. Eşitsiz muameleyi engellemek kendisinin görevleri arasındadır.