Prof.Dr.A.İlter TURAN
SİYASET PENCERESİ
1982 yılında yürürlüğe girmesinden sonra anayasamızdaki en kapsamlı değişiklik girişiminin ilk aşaması geçtiğimiz Cuma günü sabaha karşı tamamlandı. Kötü yönetilen ve bir yol kazasını da içeren sürecin bundan sonraki aşaması değişikliklerin halkoylamasına sunulmasıdır. Ara adım olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın kendisine gelen metni onaylaması da bulunuyor. Ancak, Sayın Gül’ün bu işlemi geçikmeye sebep olmaksızın gerçekleştirmesi bekleniyor. Halkoylaması sürecinin başladığını söyleyebiliriz. Anayasa değişikliğinin birinci önemli aşaması olan tasarıların parlamentoda kabulu süreci iktidar ve muhalefet partilerimiz arasında bir samimiyetsizlik müsabakasına sahne oldu. İktidar partimiz tasarıyı oluşturdu, kabulu için yeterli çoğunluğa sahip olduğunu açıkladı. İsteseniz de istemeseniz de bu değişiklikler yapılacaktır dedi. Sonra da muhalefetle müzakerelere açık olduğunu beyan etti. Bunun samimi bir işbirliği çabası olduğunu söylemek pek kolay değildir. Muhalefet partilerimiz farklı davranmadılar. İktidarın bilgilendirme, işbirliği yapma çabalarına kayıtsız kaldılar. “Gelsinler, çayımızı içerler, giderler” gibi, demokrasinin gerektirdiği siyasi nezakete ne kadar uygun olduğunu değerlendirmede aciz kaldığım tepkilerle süreçte herhangi bir şekilde yer almak istemediklerini belirttiler. Ayrıca, ana muhalefetimiz artık bir gelenek haline getirdiği Anayasa Mahkemesi’ne başvurabileceği hususunu yineledi. İktidar-muhalefet tartışmaları sırasında zaman zaman işbirliği fırsatları çıkmadı değil. Sayın Baykal’ın Anayasa Mahkemesi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile ilgili maddelerin ayrılması koşuluyla diğer maddelere onay verebilecekleri , böylece çok sayıda değişikliğin halkoylamasına gerek kalmaksızın kabul edilebileceği önerisi kabul görmedi. Hükümetin bu öneriye sıcak bakmamasının arkasında iki endişenin yattığını tahmin ediyorum. İlkin, muhalefetin doğrudan kabul edilmeyen maddeleri Anayasa Mahkemesine götüreceğinden kuşku duyulmuştur. Aslında, yüksek mahkemenin anayasa değişikliklerini sadece şekil yönünden denetlemesine cevaz var fakat cumhurbaşkanı seçiminde toplantı yeter sayısına ilişkin kararı sonrasında, anayasal yargının yetkisini beklenmedik ölçüde geniş yorumladığı görüldüğünden iktidarın duyduğu güvensizliğe şaşmamak gerek. İkinci olarak, çok sayıda değişikliğin doğrudan kabul edilmesi halinde, halkoylamasına sunulan maddelerin ihtilaflı olduğu gerekçesiyle, bunlara seçmen desteğinin zayıflayacağından endişe edilmiş olabilir. Gelinen noktada artık yapılabilecek birşey yok. Ana muhalefetimiz, bir ihtimal, değişiklik paketinin tümünü ya da bazı maddelerini anayasal yargıya götürmeyi deneyecektir. Böyle bir başvurunun kabul görüp göremeyeceğini önceden bilmek olanaksız. Söylenebilecek tek şey, siyaset alanında halledilmesi gereken sorunların yargıya taşınmasının bu kurumu büyük bir baskı altına soktuğu ve yıprattığıdır. Doğal olarak, esas mücadele paketin halkoylamasında kabulü konusunda olacaktır. Bir yandan tüm maddelerin birden oylanmasının sözkonusu olması, diğer yandan karmaşık yasa konularının kamuoyunda tartışmaya elverişsizliği, tartışmaları hükümetin icraati ve rejimi değiştirme girişimine kaydıracaktır. Böyle bir sonuç tabii olsa da, toplumda mevcut kutuplaşmayı güçlendirecektir. Halkoylamasının ardından muhalefetin derhal seçime gidilmesi tartışmasını açacağından emin olabilirsiniz. Yüksek tansiyonlu günlere hazır olalım. Huzursuz bir yaza giriyoruz.