TÜRK MİLLETİNİN BAŞKANLIK SİSTEMİNİ TARTIŞMA HAKKINA DAİR

 

Prof.Dr.A.İlter TURAN

                                                                    SİYASET PENCERESİ

Sayın Başbakanımızın tartışmalarda kullandığı bir teknik var. Karşıtlarının bazı işlerin yapılmasını engelledikleri, iyi şeyleri milletimize çok gördükleri, vatandaşlarımızı güzel şeylerden mahrum ettiklerini, halbuki milletimizin iyi şeylere layık olduğunu ileri sürüyor. Böylece kendisinin temsil ettiğini ve bugüne kadar mağdur edildiğini varsaydığı kitlelere özgürlük getirdiği, onlardan esirgenenleri verdiği  izlenimini yaratmaya çalışıyor. Bu tekniğin son uygulaması başkanlık sistemi tartışmaları. Başbakanımız açıkladılar: Milletimizim başkanlık sistemini öğrenmeye, tartışmaya hakkı varmış. 

 

            Başbakanımızın dikkatinden kaçmış ya da unutmuş olabilir, Türkiye’de başkanlık sistemi tartışmaları 1980 sonrası sık sık gündemimize girmiş, kamuoyunu meşgul etmiştir. Sayın Kenan Evren’in döneminin bitimine yakın rahmetli Özal bu tartışmayı açtı. Sayın Demirel’in cumhurbaşkanlığının sonuna doğru da tartışmalar alevlendi. Anlaşılıyor ki, şimdi de Başbakanımız konuyu gündeme sokma arzusunda. Milletimizin başkanlık sistemi konusundaki bilgi ihtiyacının giderilmesini istiyor.  Fakat görüyorsunuz, milletimiz başkanlık sistemini daha önceleri de tartışmış, başbakanımızın endişe ettiği kadar bilgisiz değil. Ancak, galiba kamuoyumuz konunun tartışılmasına fazla ilgi göstermiyor. Başbakanımız da ilgiyi kamçılamaya gayret ediyor.

 

            Amerikalıların bir sözü vardır: “If it ain’t broke, don’t fix it!” Türkçe’ye, “arıza yoksa, tamir etmeye kalkışma!” şeklinde aktarılabilir. Şimdi soralım, arıza  nedir ki, Başbakanımız tamir metotlarını tartışmaya açmak istiyor. Başkanlık sistemi  tartışılırken genellikle siyasi istikrara katkısı üzerinde duruluyor. İnsan sormadan edemiyor: Acaba şu anda ülkemiz istikrarsızlık içinde midir ki kapsamlı bir sistem değişikliği tartışması içine sokulmak isteniyoruz? Görebildiğim kadarıyla sorun yok. Yine Başbakanımızın anlatımlarından yola çıkacak olursak, Türkiye’de işler tıkırındadır. İstikrarlı bir hükümet vardır. İktisadımız dünyada yaşanan krizden etkilenmemiştir, başarılarımız  başkalarının kıskanacağı düzeydedir. Ülkenin imarı hızla ilerlemektedir. Başbakanımız her seyahatinde onlarca tesisi hizmete açmaktadır. En son Erzurum’da yapılan Üniversitelerarası Kış Olimpiyatları vesilesiyle kentimize kazandırılan yapıtları devreye sokmuştur. Duble yol sistemi her yere ulaşmakta, büyük ulaşım kolaylığı getirmektedir. Dış politikamız aktiftir. Ülkemiz salt çevresinde değil, dünyanın her yerinde varlığını hissettiren bir ülke olmuştur.

 

            İşler yolundaysa sorun nedir? Dilerim ki yanılayım ama galiba bu tartışmalar memleketin ihtiyaçlarından çok, liderlerimizin kişisel siyasi ihtiyaçlarına cevap vermek üzere gündeme yerleştirilmek istenmektedir. Rahmetli Özal, cumhurbaşkanlığı boşalırken, hem bir başka cumhurbaşkanı altında çalışmayı hem de iktidarı bırakmak istemediğinden, başkanlık sistemi fikrini ortaya attı. Tutmadı ama kendisi cumhurbaşkanı seçildikten sonra bir süre başkanmış gibi davranmaktra ısrar etti. Mevcut sistem içinde başarması mümkün değildi. Nitekim olmadı. Sayın Demirel de sanırım benzer mülahazalarla hareket etmiştir. Anlaşılıyor ki, şimdi sıra Sayın Başbakanımıza gelmiştir. Sistem değişikliği üzerinden siyasi ihtiyaçlara çözüm aranmaktadır. Başarılı olunacak mıdır? Sanmam.  Olsa olsa,  bu tartışmalar milletimize başkanlık sistemini denemeye gerek olmadığını daha iyi değerlendirme fırsatını sunacaktır.

 

 

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap