MİLLİ GÜVENLİK AÇISINDAN HAMBURGER ZİNCİRİ MESELESİ

MİLLİ GÜVENLİK AÇISINDAN HAMBURGER ZİNCİRİ MESELESİ

 

İlter TURAN                                                                                 

                                  siyaset penceresi

 

 

Bizler yapacağımız işler için üst makamlara bilgi vermeyi ve onlardan onay almayı itiyat edinmiş bir milletiz. Aksine bir düzenleme olmadıkça kimseden izin almadan, kimseye bilgi vermeden istediğimizi yapabileceğimiz düşüncesini içimize sindirebilenimiz fazla değildir. Küçük yaştan başlayarak edindiğimiz kültür, anlayışlar, düşünceler adeta bizi esir almıştır. Her işimizin resmi bir onaya tabi olmasını adeta ister, bunu sağlayınca da mutlu oluruz.

 

Yurt dışında geçen öğrencilik yıllarımda Türk Öğrenci Derneği diye bir derneğe üye olmuştum. Sonra derneğin yönetim kuruluna seçildim, genel sekreteri oldum. Malumunuz, Türkiye’de çok liberalleştirildiği söylenen Dernekler Yasası’nda yine de bir derneğin kongresini yaptığını, falanca kişilerin şu veya bu göreve seçildiğini bir yerlere bildirmesi lazım. Eskiden denetim daha da ağırdı. On altı yaşında yurt dışına gitmiş ve daha önce de dernek işlerine bulaşma yaşını zaten idrak etmemiştim. Buna rağmen,  nereden öğrendiysem, her işi birilerine bildirmem gerektiğini yine de biliyordum. Derneğimizin kongre sonuçlarını bir yerlere bildirmek gerektiğinden emindim. Üniversitenin öğrenci bürosuna danıştım. Sorumu pek anlamlandıramadılar. Israr edince, adının New York Eyaleti Kayıtlar ve Sicil Dairesi olduğunu tahmin ettiğim bir daireye yönlendirdiler. Mektupla kongre zabıtlarını ve evrakını oraya gönderdim. Bir hafta sonra hepsi iade edildi. Bu büronun şirket kayıtlarını filan tuttuğunu, öğrenci dernekleri ile ilgili herhangi bir düzenleme olmadığını, devam ettiğimiz üniversitenin bir düzenlemesi olup olmadığını o üniversitenin ilgili mercilerinden öğrenebileceğim bildiriliyordu.

 

Bu anımı hangi olay canlandırdı dersiniz? Sizler de gazetelerde okudunuz. Tapu Arşiv Otomasyonu Projesi (TARBİS) çerçevesinde Osmanlı arşivlerinin bilgisayara geçirilmesi için çalışmalara girişilirken, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün bir görevlisi Milli Güvenlik Kurulu’na yazı göndererek görüş istemiş. MGK Seferberlik ve Savaş Hazırlıkları Daire Başkanlığı ise, işlemin sakıncalı olduğunu bildirmiş. Sonradan yapılan açıklamalar, konunun tapu kayıtları ile ilgili olmadığı, arşivde bulunan başka belgelerle ilgili olduğu meyanında. Ben açıklamaları biraz ihtiyatla karşılıyor, ilk haberin doğru


olması ihtimalinin daha yüksek olduğunu düşünüyorum. Bizim bütün bürokrasimiz devleti halka, halkı da iç ve dış düşmanlara koruma duygularıyla mücehhezdir. Her işi önce bu açıdan değerlendirir, şu veya bu şekilde ulusal güvenlikle ilişkilendirir.  Tabii, işi bizi korumak olan bir kuruluş her konuda bir güvenlik boşluğu tesbit eder. Yapılmak istenen işler sakıncalı bulunur.  İş yapılmaz, kimse sorumlu olmaz, herkes rahat eder. Son olayla ilgili olarak hepimizin aklına bazı masum sorular gelebilir. Örneğin, Seferberlik ve Savaş Hazırlıkları Daire Başkanlığı’nda arşivleri ayrıntılı düzeyde tanıyan, Osmanlı tapu arşivlerinin muhteviyatını bilen, hadi bunları bir yana bırakalım, arşivleri okuyacak kadar eski yazıya ve dile vakıf uzman var mıdır? Eski kayıtların seferberlik ve savaş hazırlıkları ile ilgisi nasıl kurulmuştur? Arşivlerin bilgisayara geçirilmesi için MGK’ndan görüş almayı gerektiren yasa maddesi hangisidir? Listeye sizler de başka sorular ekleyebilirsiniz.

 

         Bürokratik kurumların daima kendi faaliyet alanlarını genişletmek, kendi işlerini çoğaltmak, başka kurumlara nazaran üstün konuma geçmek için mücadele içinde oldukları söylenir. Sanıyorum, karşılaştığımız olayın özünde de bu olgu yatıyor. Bir dairenin bir yetkilisi, hin-i hacette sorumlu tutulmayayım diye, bir diğerinden görüş istiyor. Herşeyin zaten kendisinden sorulması gerektiğine inanan başka daire, hemen durumdan (yazıdan) vazife çıkararak konuyu sahipleniyor ve her işte yaptığı gibi, bunu bir güvenlik sorununa dönüştürüp olumsuz mütalaa veriyor. İş ortaya çıkınca, tevil edici bir takım açıklamalar.  Halbuki konunun güvenlikle doğrudan ilgisini kurmak kolay değil. Biliyorum, bazı kimseler “nasıl olmaz, eski devirlerde bazı toprakların kime ait olduğunu bir bilseniz” filan diyeceklerdir. Ancak bilgiler arşivde ise, zaten mevcutturlar demektir. Bilgisayara geçirilmesi onları ortadan kaldırmaz, niteliklerini değiştirmez. Kaldı ki, mülkiyetin tabii bir hak olduğunu düşünürseniz, bir yerin kime ait olduğunun bilinmesini olumlu karşılanmak gerekir.

 

         Her işi bir güvenlik sorununa dönüştürmekten, devleti vatandaşa karşı korumak ve vatandaşın erişmesi tabii olan bilgileri ondan saklamak için tedbirler almak sevdasından vazgeçmemiz gerekiyor. Fakat söylemesi kolay. İsterseniz bir deney yapalım. Bir yabancı firmanın Türkiye’de yeni bir hamburger zinciri kurmak için başvurduğunu, bunun milli güvenlik açısından sakıncalı olup olmadığını ilgililere soralım. Büyük olasılıkla hemen cevap gelir. Hamburgerlerin çocukları şişmanlattığı, kolesterol düzeylerini yükselttiği, böylede sağlıksız kuşaklar yetişeceği belirtilip, kurulmasına izin vermenin güvenliğimiz açısından sakıncalı olduğu açıklanırsa hiç şaşmam.  Ben hamburger zinciri ve milli güvenlik çok yakınan ilgilidir derim. Siz ne dersiniz?

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap