BAŞBAKANA AÇIK MEKTUP

 

 

Prof.Dr.A.İlter TURAN

                                                                          SİYASET PENCERESİ

 

 

Sayın Başbakanım,

 

                Ülkemizin Amerikan Temsilciler Meclis Dış İlişkiler Komisyonu’nda ve İsveç Parlamentosunda suçlanmasına karşı vatandaşlarının duyduğu kızgınlığa sözlerinizle tercüman oldunuz. Yurtdışında uzun süre geçirenler, bu tür suçlamalarla tanışıktırlar. Bireysel düzeyde karşılaşılan suçlamalar bilgisizlikten, propagandaların etkisinden veya kendinden olmayanlara karşı önyargıdan kaynaklanabiliyor. İthamların siyasi organlar tarafından karara dönüştürülmesi de muhtelif saiklerden nema buluyor. Siyaset arenasında ucuz puan ve oy toplama, kendi günahlarından başkalarını suçlayarak arınmaya çalışmak, yükselen bir ülkeyi baskı altına alarak uluslararası camiada müşkül duruma düşürmek, bunlar arasındadır. Dünyada insanlık açısından gururla anılmayacak  çok sayıda olay varken, içinde Türklerin de yer aldığı fakat tek başına sorumlu tutulamayacağı bir olayın üzerine gidilmesinin samimi insani duygularla davranıldığı şeklinde değerlendirilmesi mümkün değildir.

 

                Biliyorsunuz, uluslararası alanda mücadele çok yönlü bir süreç. Herkes, gündemini gerçekleştirmek için hangi imkanları geliştirebilirse, onları kullanıyor. Örneğin Ermenistan’ın soykırım uğraşı,  güçsüzlüğünden, aczinden kaynaklanıyor. Türkiye ise büyük, güçlenen bir ülke. Kendi gündemini gerçekleştirme mücadelesinde serinkanlı ve istediği sonucu gerçekleştirmeye yarayacak yollar izleyebilecek konumda. İşte tam bu noktada, sizin izlediğiniz yolların isabeti konusunda tereddütlerimi ifade etmek mecburiyetinde kaldığım için üzgünüm. Gelin, konuya birlikte bakalım. Ermeni tasarılarını yasama kurumları oluşturuyor, geçiriyor. Ülke yönetimleri tasarılara karşı. Biz ne yapıyoruz? Ülke yönetimlerini zora sokacak, böylece çok yönlü ilişkilerimizin her yönüne zarar verecek  yöntemlerle cevap veriyoruz. Halbuki, uyguladığımız yöntemlerin sorun yaratan mercileri hedef alması, sıkıntıları fırsatlara dönüştürmemiz gerekiyor. Sıkıntılarımız devlet ilişkileri alanında değil, kamu diplomasisi dediğimiz alanda.  Eylemlerimiz de o alana dönük olmalıdır.

 

                Örneklerle açıklamaya çalışayım. Amerika’dan büyükelçimizi geri çağırdık. Washington’da kamu diplomasimizi yürütecek kadrolar başsız kaldı. Büyükelçimizi bir süre göndermeyeceğinizi söylediniz. Şimdi bu beyanınızdan geri adım atmak istemezsiniz. Belki, beyanlarda aceleci davranmamak gerekirdi ama tez canlısınız, duygusalsınız. Sözlerinizde seçici davranmıyor, opsiyonlarınız kapatıyorsunuz. Dış politikada az konuşmanın çok faydalı olduğunu bilseniz de, kendinizi tutamıyorsunuz. Halbuki, dış politika konularında önceden üzerinde iyice çalışılarak hazırlanmış metinlerin dışına çıkmamak en sağlam yoldur. Bu kurala uymaya çalışmanızı gönülden temenni ediyorum.  

 

Aceleci  ve sertsiniz. Halbuki, en sıkıntılı durumları bile nasıl avantaja çevirebilirim diye düşünmek lazım. İsveç gezinizi iptal ettiniz. Keşke “Ben ziyaretim esnasında İsveç parlamentosuna hitap etmek isterim,” deyip, iyi hazırlanmış bir metinle adamların saçmalığını, yanlılığını yüzlerine vurabilseydiniz. Çok ses getirebilirdi. Amerika’ya da gitmiyorsunuz. Halbuki ATC toplantısına gidip, yüksek profilli bir konuşma yapsanız, etkili olmaz mıydı? İstanbul’daki kaçak Ermeni işçiler insanlığımızı gösterecekken, itina ile seçilmemiş sözler nedeniyle o bile sıkıntı kaynağına dönüştü.

 

Sayın Başbakanım,

 

Uluslararası politikadaki mücadeleler Hazret-i Eyüp sabrı gerektirir. Sükutun altın olduğunu hatırlamayı gerektirir. İyi tasarlama, ekip halinde icra gerektirir. Maruzatım budur.

 

 

 

 

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap