MUHALEFETİMİZ BAŞARILI SINAV VERMİYOR
Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, sıradan seçmenin sergilemesini beklediğiniz tavırları siyasi parti liderleri sergilerken, sıradan seçmenler daha dengeli ve aklı başında tutumlar ortaya koyuyorlar. Size son günlerden bir örnek vereyim. Başbakanımız Londra’da Avrupa Birliği dönem başkanı İngiltere Başbakanı’nı ziyarete gitti. Konu, hepinizin bildiği gibi, Türkiye-AB arasındaki Gümrük Birliği Anlaşmasını AB’ne sonradan katılmış ülkelere teşmil etmek. 3 Ekim’de müzakerelere başlamadan önce bu işlemin yapılması gerekiyor. Sorun, üye ülkeler arasında bizim Kıbrıs Rum Yönetimi olarak değerlendirdiğimiz fakat diğer ülkelerin Kıbrıs Cumhuriyeti diye andıkları devletin Türkiye tarafından tanınmaması. Türkiye AB ile ilişkilerini ileriye götürmeye gayret ederken, haklı olarak Kıbrıs Rum yönetimini tüm adanın egemen devleti olarak tanımak istemiyor. Gümrük Birliği’ni tüm üyeleri kapsayan duruma getirirken böyle bir sonucu önlemek için bir yol da bulunmuş durumda. İmzadan sonra Türkiye, bunun Kıbrıs tanımak anlamına gelmediğini bir belge ile ilan edecek. İngiltere, bu konuda yardımcı olmaya çalışıyor. Başbakan Blair, protokolü imzalamanın tanıma anlamına gelmeyeceğini beyan ederek, Türkiye’nin attığı imzanın yorumlama çerçevesini belirledi, Türkiye’yi yalnız bırakmadı.
Eğer yanlış bilmiyorsam, başlıca muhalefet partilerimiz Türkiye’nin AB yolunda ilerlemesini desteklediklerini söylüyorlar. Üyelik müzakerelerinin başlaması için nelerin yapılması gerektiğini biliyorlardır diye düşünmek isterim. Fakat muhalefet liderlerimizin ortak aklı, Türkiye protokolü imzalamasın, bu işlem Kıbrıs’ı tanımak anlamına gelir diye ifade ediliyor. Uluslararası hukukta belirsizlik ve bulanıklık yaygındır. Yorumları birleştiren, içtihatları tevhid eden bir merci yoktur. Eğer Türkiye ve diğer bir kısım ülkeler, Türkiye’nin protokolü imzalaması Kıbrıs’ı tanımak anlamına gelmiyor derlerse, Türkiye’nin Kıbrıs’ı tanımadığı teeyyüt eder, biter gider. Ama eğer bizim muhalefet partilerimiz bunun Kıbrıs’ı tanımak anlamına geldiğini ısrarla vurgularlarsa, Türkiye’nin bu konudaki iddiasını ve yorumunu sadece zayıflatmış olurlar. Daha da vahim olarak, gelecekte eğer iktidar olacak olurlarsa (şimdilik bu pek uzak bir olasılık olarak gözüküyor) o zaman eski hükümet Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımıyordu ama siz zaten tanındığını iddia etmiştiniz diye kendilerine hatırlatılır, o zaman da söyleyecek söz bulamazlar.
İktidarda olmamalarının ve kısa sürede de iktidara gelmelerinin beklenmemesi nedeniyle olacak, muhalefet partilerimiz siyasete tepkilerini perakende bir yaklaşımla ve sert çizgilerle vermekte bir sakınca görmüyorlar. Böyle tavırlar ortaya koyarak seçmenin ilgisini çekeceklerini, desteğini kazanacaklarını düşünüyorlar. Sanıyorum, bu tutumlarını biraz da MHP’nin yeniden seçmen desteğini arttırdığını gösteren anketler tahrik ediyor. Ancak, edindiğim izlenim, seçmenin bu tür kategorik tutumları inandırıcı bulmadığı yönünde. Vatandaşlarımız, AB ile gelişen ilişkimizde köprüleri atmak türünden davranışları pek arzulamıyor. Çoğu insanımız, ülkeyi yeniden büyük iktisadi sıkıntılara sokabilecek adımlardan kaçınmak istiyor, AB ile ilişkileri koparmanın da istenmeyen iktisadi sonuçları olacağından endişe ediyor.
Liderlerin üzerinde fazla durmadıkları bir konu daha var. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne uygulanan iktisadi tecrit devam ediyor. Tecridin kırılması, Rum yönetiminin makul olma sınırlarının ötesinde davranışlar sergilemesi halinde kolaylaşır, Türkiye’nin makul bulunmayan davranışları karşısında da zorlaşır. Nitekim, Türkiye’nin Annan Planı’na olumlu yaklaşması sayesindedir ki, Kuzey Kıbrıs’a uygulanan ambargonun manevi temelleri sarsılmaya başlamıştır. Hafta ortasında Ercan Havaalanın’na inen Azerbaycan uçağına Rumlar dışında kimsenin ciddi bir tepki vermemesinin altında Rum tutumlarının artık eskisi kadar inandırıcı bulunmaması ve sempatiyle karşılanmamasının yattığından emin olabilirsiniz. Muhalefet liderlerimizin esneklikten uzak, sert çıkışları Kıbrıs’taki soydaşlarımızın işini kolaylaştırmıyor. Şayet muhalefet liderlerimizin tavsiyeleri uygulamaya konulacak olursa, Türk Kıbrıs’ta büyük sıkıntılar yaşanacaktır. Herhalde, hükümetlerimizin görevi soydaşlarımızı yeni sıkıntılara sokmak değil, sıkıntılarını hafifletmektir. Ayrıca, soydaşlarımızın tüm sıkıntılarının kaynağını Türkiye olarak görmelerinin uzun dönemde ülkemize karşı duygularını olumsuz yönde etkileyebileceği de unutulmamalıdır.