RUSYA DEĞİŞEREK DEĞİŞİME DİRENMEYE ÇALIŞIYOR!

RUSYA DEĞİŞEREK DEĞİŞİME DİRENMEYE ÇALIŞIYOR!

 

İlter TURAN                                                                                 

                                  siyaset penceresi

 

St. Petersburg metrolarına inen yürüyen merdivenlerin ortasındaki boşlukları Beko reklamları süslüyor. Kentin merkezi Nevski caddesinde Sarar mağazası dikkati çekiyor. Bir başka cadde üzerinde Antalya isimli bir restoran Türk mutfağının lezzetlerini sunuyor. Türk banka kartınızı herhangi bir bankamatikte kullanabilir, nakit ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz.Yabancı bir ortamda bulunduğunuzu hatırlatan, herşeyin Kiril harfleriyle yazılmış olması. Bunlar ve benzeri bazı göstergelerle yetinecek olursanız, dünya ile bütünleşmiş bir topluma geldiğinizi sanmanız pek zor değil. Rusya çok değişmiş, Sovyetler’den eser kalmamış diye düşünebilirsiniz. Acaba öyle mi?

 

         Sovyetler Birliği’nin sona ermesi, çoğu yıkılan rejimden farklı oldu. Dışarıya karşı büyük bir güç olarak gözüken sistem, meğer içten  gidereek koflaşmış. Gün geldi, puf deyince birden dağılıverdi. Kanlı iç mücadeleler, savaşlar sonucunda sona eren sistemlerde, eskinin izlerini silmek konusunda güçlü bir çaba vardır. Rusya’da pek böyle olmadı. Kitleler kent meydanlarını süsleyen heykelleri yıkmaya koşmadılar. Eski sistemin siyasi liderleri ülkelerinden kaçmadılar, olağandışı mahkemelere çıkarılıp ağır cezalara çarptırılmadılar. Böyle olunca da, rejim değişikliği sonucu beklenen toplumsal değişme yavaş gerçekleşiyor. Doğu Avrupa ülkelerinde sosyalist tek parti yönetiminin geçmişinin izleri hemen silindi. Toplum, dayatılan sisteme dönem dönem isyan etti ve bulduğu ilk fırsatta onu reddetti, çünkü herşeyin değişmesi arzulanıyordu. Buna karşılık, Rusya’ya gittiğinizde, bazı şeylerin değişmiş olduğunu görseniz de, geçmişi yaşamanız pek zor olmuyor.

 

         Rusya’ya gitmeğe niyetlendiğinizde, geçmişi yaşamaya ilkin vize alırken başlıyorsunuz. Uzun süren, ne işe yaradığı belli olmayan, buna karşılık bir hayli pahalı bir bürokratik süreci yaşamadan vize almanız olanaksız. Acaba bu sistem zaten vize alma konusunda cefa çekmeye alışmış biz Türklere mi uygulanıyor diye soracak olursanız cevabı hayır. St. Petersburg’da katıldığım uluslararası toplantıya katılanların hepsi aynı konudan şikayet ediyorlardı. Sanıyorum, vize alma sırasında uygulanan ve ülkeye girerken Türkiye ve Batısında alışılandan daha uzun süren kontroller, Rusya’nın dış dünyaya yaklaşımını güvenlik paradigmasının belirlediğini gösteriyor. Bu davranış kalıbını başka alanlarda da görmek mümkün. Rus hükümetinin devletin iktisadi tekellerini yeniden kurmaya yönelmesi, gazete ve televizyonları özgürlükten uzaklaştıracak ölçüde denetim altına alması bunun başka alanlardaki diğer tezahürleri..

 

         Güvenlik her ülkenin tabii bir endişesidir, sağlanması da devletin sorumluluğundadır. Ancak, aralarında Türkiye’nin de yer aldığı Batı camiasında günlük işlere ilişkin davranışlar güvenlik endişesine göre değil, iktisadi kazanç saikine göre şekilleniyor. Bu anlayış o kadar kökleşmiştir ki, günlük yaşamda bunun ne anlama geldiğini, özel bir neden olmadan, farketmeyiz bile. Rusya’da toplumun iktisadi getiri esasına göre işlemesi henüz emekleme safhasında. İktisadi kazanç saikine en duyarlı alanlarda dahi buna uygun yaklaşım ve donanımlar çabuk gelişemiyor. İsterseniz size birkaç örnek vereyim. Petersburg’da iyi otellerin resepsiyonlarında, İngilizce ya da Fransızca gibi yabancı dili günlük ihtiyaçlara yeterli düzeyde cevap verecek kadar bilen kişilere rastlamak kolay değil. Bunun hizmetin arzının önemli bir parçası olduğu, yatırım yapılarak pek de uzun olmayan sürede giderilebileceği üzerinde fazla durulmadığını tahmin edebiliriz. Restoranlarda da benzer durumlarla karşılaşmak olası. Servisler yavaş işliyor, personel müşteriye karşı yeterince ilgili değil. Bürokrasi daha da sorunlu. Müzelerde olsun, havaalanında olsun, memurların yolculara güler yüzlü olmaktan uzak, sert bir üslupla yaklaşıyorlar. Hadim değil, amir olmak havası bir hayli ağır basıyor.

 

         Çoğu okuyucumun dikkatini çekmemiş olabilir. Güvenlik endişesinin şekillendirdiği en önemli alanlardan biri sosyal bilimlerdir. Örneğin siyaset bilimi, rejimin eleştirisine çok müsait bir alan oluşturduğundan, otoriter sistemlerde her zaman denetim altında tutulmak istenmiştir. Bağımsız sosyal analizler ise, otoriter rejimleri her zaman rahatsız etmiştir. Nitekim, Sovyet döneminde Rusya’da siyasal bilimler yoktu. Onun yerine devlet ve hukuk denilen bir alan, ve esas işi komunist propagandası ve agitasyon yapmak olan kadrolar vardı. Bunların uluslararası bilim camiasının bir parçası olmaları olanaksızdı. Katıldığım akademik toplantı, bunun değişmeye başladığını gösteriyor. Siyaset bilimi yaptığının bilincine erişmiş, propaganda yapmayıp, siyasi analiz yapmaya çalışan genç bir kadronun gelişmeye başladığı görülüyor.

 

         Rusya’nın değişimi yavaş ilerliyor. Güvenlik çerçeveli düşünceler güçlerini korumaya devam ediyor, değişime uyumu zorlaştırıyor. Değişimi zorlayan baskılar ise güçlü değil. Yükselen petrol fiyatları, milli hasılayı çok yönlü iktisadi faaliyetlerle büyütme baskısını hafifletiyor. Petrol gelirlerine el koyan devlet toplumdan özerkleşiyor. Otoriterleşiyor. Güvenlik paradigmasını devam ettiriyor. Kitleleri sakinleştirmek için de, dini de harekete geçiriyor. Ömrünü tanrıtanımazlıkla geçirmiş bulunan Vladimir Putin, Moskova’daki Paskalye gecesi ayininde, Rus Ortodoks patriğini kucaklıyor, yanaklarından öpüyor, sonra da istavroz çıkarıyor. Anlaşılan, Rusya değişerek değişime direnmeye çalışıyor. Bakalım başarabilecek mi?

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap