ACABA HANGİ SORUNA ÇÖZÜM ARANIYOR?
Günlük hayatımızda çok sayıda sorunla karşılaşıyoruz ve bunlara çözüm arıyoruz. İlk bakışta bunu pek basit bir işlem gibi değerlendirebilirsiniz. Fakat biraz düşündüğünüzde, sorunlara çare bulma gayretinin zorluklarla dolu olduğunu göreceksiniz. İsterseniz işin sorun kısmından başlayalım. Birçok durumda sorunun teşhisi sanıldığı kadar kolay olmayabilir. Hatta bazı sorunların çözüm zannedilmesi dahi muhtemeldir. Çözüm aşamasında da, benzer zorluklarla karşılaşılabilir. Getirilen önlemlerin, giderilmesi amaçlanan soruna çözüm teşkil etmemesi her zaman mümkündür. Keza, ortaya atılan çözümler, yenmeye çalıştığımız sorunların çok daha büyüğünü yaratabilir. Tabii, olayları muhtelif vadeleri kapsayan bir zaman akışı içinde de değerlendirmek gerekiyor. Kısa vadeli çerçevede düşünüldüğünde çözüm olarak görülen yöntemler, uzun vadede sorunu yoğunlaştırabilir. Görüyorsunuz, iş karmaşıklaşmaya başladı. Niyetim sizlerin kafasını karıştırmak değil, tabii. Son günlerde basında yapılan tartışmaları değerlendirmek için bir düşünce çerçevesi oluşturmayı umuyorum.
İstanbullular olarak ortak bir derdimiz var. Bir yerden bir başka yere gitmek için çok zaman harcıyoruz. Cuma akşamları ya da yağmur yağdığı zaman trafikte kaybedilen süreler dayanılmaz oluyor. Belediyemiz bizim halimize acıdığı için, çözümler üretme gayretinde. Asılan afişlere, yapılan açıklamalara bakılacak olursa, çok sayıda kavşağın alt geçit-üst geçit olarak düzenlenmesi, böylece trafiğin rahatlatılması öngörülüyor. Önerilmekle birlikte, uygulamaya geçirilmesi için Ankara’dan onay alınması gereken bir başka çözüm de Boğaz köprülerinini ücretsiz yapılması, böylece gişelerde birikmelere neden olduğu varsayılan para ödeme işleminden vazgeçilerek trafiğin akması. Sanıyorum, genel sorun üzerinde kolaylıkla anlaşabiliriz. Araçlar çok yavaş gidiyor, trafik sıkışıklıkları, tıkanıklıkları yaşanıyor. Ancak, teşhiş dediğimiz olay salt sorunun ne olduğunu değil nereden kaynaklandığını da belirlemek. Çözümlerden geriye doğru gidecek olursak, tıkanıklığın nedeninin trafik akışının kavşaklarda ve köprü gişelerinde kilitlenmesi olduğunun belirlendiği anlaşılıyor. Doğal olarak, tedavi de ona biçimlendirilmiş.
Kısa vadede alt üst geçitleri çoğaltarak, köprülerdeki bilet gişelerini kaldırarak gerçekten de bir miktar ferahlama sağlanabilir. Fakat uzun vadeli bir bakış açısına geçtiğiniz zaman, durumda önemli bir değişme oluyor. Trafik akışı hızlanınca, köprüden geçmek kolaylaşınca, üstelik evvelce köprüden geçerken
insanlar bedel öderken şimdi aynı iş bedava olunca, en muhtemel sonuç kentteki tercihlerin daha fazla özel otomobil kullanmaya doğru kaymasıdır. Böylece bizim kısa vadede çözüm diye önerdiğimiz önlemler, uzun vadede gidermeğe çalıştığımız sorunu daha da yoğunlaştırma potansiyelini taşıyor. O zaman bu tür iyileştirmeler yapılmasın mı? Yapılması şüphesiz zorunlu. Ancak, kısa vadeli teşhis ve tedavilerimizin uzun vadeli olumsuzluklara yol açmaması konusunu birlikte düşünmek, tercihlerin daha çok özel araçlara yönelmesinden hemşerilerimizi caydırmak gerekiyor. Bunun, her zaman yenilerinin eklenebileceği yöntemleri bilinmiyor değildir. Yolların otoparka dönüşmesini engellemek, özel girişimi otopark yatırımına teşvik etmek, bireylerin nisbeten yüksek otopark bedelleri ödemesini öngörerek onları özel araç kullanmaktan uzaklaştırmak; kitle ulaşımını bugün olduğundan daha kolay kullanılabilir hale getirmek ve dolayısıyla kişileri ulaşım ihtiyaçlarını daha çok bu yoldan karşılamaya yönlendirmek; köprüleri bırakın bedava yapmayı, daha maliyetli kılmak, köprüden otomatik geçişleri teşvik edecek yollara başvurmak; kentin bazı bölümlerini araçla girilmesi zor ya da çok pahalı yapmak ve daha buna benzer çok sayıda çözüm akla gelebilir. Konunun uzmanları çoğumuzun bilmediği daha nice tedbirler önerebilir ya da yenilerini üretebilirler. Üstelik, kitle ulaşımının güçlendirilmesi gibi bazılarının hayata geçirilmesi için belediyemizin de ciddi bir uğraş verdiği de biliniyor.