PARTİLERİN FİNANSMANI GÖZDEN GEÇİRİLMELİDİR !

PARTİLERİN FİNANSMANI GÖZDEN GEÇİRİLMELİDİR !

 

 

İlter TURAN                                                                                 

                                  siyaset penceresi

Cumhurbaşkanımız siyasi partilere devlet bütçesinden yardım yapılmasını öngören yasada yapılan değişikliği onaylamadı. Hatırlayacaksınız, son haftalarda parlamentoda partiler arasında yaşanan hareketlilik, muhalefet partisi sayısını birden yükseltti. Siyasi parçalanmışlık ve bunun getirdiği istikrarsızlıklar nedeniyle geçmişte çok sıkıntı yaşamış olan insanlarımız, endişeye kapıldılar. Acaba yine eski günlere döner miydik? Şimdilik böyle bir olasılık pek güçlü değil. Gerek iktidar gerek ana muhalefet partimizin bir kısım sayısal kayba uğradığı aşikar ama bu iki partimizden yakın dönemde büyük kopmalar beklenmiyor. Yine de, iktidar ve ana muhalefet partilerimiz, başka siyasi partilerin her zaman gelişme potansiyeli olduğunu hissettikleri için olacak, önleyici bir takım tedbirler almayı ihmal etmediler. Bu tedbirlerden biri de, parlamentoda temsilcisi olan bir partinin devlet yardımı alabilmesi için sahip olması gereken milletvekili sayısını yirmiye yükseltmek oldu. Yasa büyük bir süratle hazırlandı, iktidar ve ana muhalefet partilerinin kardeşçe çalışmaları sonucunda parlamentodan hızla geçti. Sonra Çankaya’ya takıldı.

 

         Klasik soruyu soralım: N’olacak şimdi? Cumhurbaşkanımız veto aracına biraz fazla sık başvurup, aslında hükümetin takdirinde olan konuları da kendi takdir alanına soktuğu için, vetonun aşılması giderek sıradanlaşan bir olay oluyor. Bakarsınız, iktidar ve ana muhalefet partilerimiz bir süre düşünüp, taşınıp, en iyi yolun yasayı olduğu gibi yeniden parlamentodan geçirmek olduğuna karar verebilirler. Bu tür bir yasa değişikliğinin anayasaya aykırı bulunması pek muhtemel olmadığından, Cumhurbaşkanımızın yasayı Anayasa Mahkemesi’ne göndermesi beklenmemelidir. Özetle, “büyük” partilerimiz muratlarına erebilirler. Tabii, konuyu terketmek de bir yoldur. Kamuoyunun, iktidar ve ana muhalefet partisinin muhaliflerini zayıflatmaktan başka bir amaç gütmeden gerçekleştirdikleri bu eyleme fazla yakınlık duyduğunu söylemek güçtür. Konu üzerinde fazla ısrarcı davranmak, kayba uğradığı düşünülen partilere duyulan sempatiyi artırabilir.

 

         Aslında yapılması gereken, fakat “büyük partilerimizin” yapmaya yanaşmayacakları başka bir iş daha var: Siyasi partilerin finansmanı sorununa eğilmek, mevcut sistemi yeniden yapılandırmak. Bildiğiniz gibi, yürürlükte olan


mevzuat partilere devlet yardımı öngörüyor, partilere yapılacak bağışlara kısıtlamalar getiriyor, denetimi ise anayasal yargıya bırakıyor. Sistemin üç ayağından ikisinin işlemediğinde herkes hemfikir. Partilerin devlet dışından sağladığı gelirler denetimsiz. Partilerin harcamaları da, bünyesi zaten mali denetim yapmaya uygun olmayan yargı tarafından başarıyla denetlenemiyor. Gelin, bu üç ayağı ayrı ayrı incelemeye alalaım.

 

         Partilere devlet yardımının amacı, partilerin özel maddi kaynaklara bağımlı hale gelerek kişi ya da dar grupların çıkarlarını savunmaya itilmemeleridir. Acaba böyle bir önleme gerek var mı? Görebildiğim kadarıyla, partilere devlet yardımı, bu kuruluşların özel kaynaklardan finansman desteğine duydukları ihtiyacı azaltmış değildir. Sadece partileri daha bol para harcamaya dönük bir yaşam biçimine yöneltmiştir. Dolayısıyla, devlet yardımı sayesinde partilerimizin özel kaynaklara bağımlılığı ortadan kalkmıştır demek pek inandırıcı olmuyor. Belki olaya başka bir soruyla yaklaşmak gerek. Acaba günümüzde tek bir kaynak bir siyasi parti aracılığıyla ülkemizde istediğini yaptırabilir mi? İki açıdan evet demek kolay olmasa gerek. İlkin, partilerimizin gerek duyduğu fonların büyüklüğü karşısında tek kaynağın belirleyici etkiye sahip olması güçleşmiştir. İkinci olarak, açık bir toplumda yapılmak istenen şeylerin kamuoyu, basın, diğer siyasi partiler tarafından denetlenmesi söz konusudur. Dolayısıyla bir kaynağın salt bir partiye para vererek istediğini elde etmesi olanaksız olmasa dahi çok zordur. Bu durumda, acaba partilere maddi katkıda bulunmaya ihtiyaç kalmış mıdır? En azından tartışmamız gereken bir soru olduğunu kabul edersiniz diye ümit ederim.

 

         Partilerin finansmanının ikinci ayağı olan miktar kısıtlamaları da işlemeyen bir kısıtlama. Nasıl yaptıklarını bilemem ama, partilerimiz kamu ihalelerini verdikleri mercilerden kendilerine düşmesini “öngördükleri” payı almakta güçlükle karşılaşmıyorlar. Sistem işlemiyor. Belki de miktar kısıtlamasından vazgeçmek, partilere sadece aldıkları bağışların miktarını ve kayıtlarını kamuoyuna açıklama mecburiyeti getirmek en doğrusu olacak. Mevcut sistem kimin hangi partiye ne kadar para verdiğinin gizlenmesini teşvik ediyor, belki bir kısım kaynaklara haksız nüfuz sağlıyor, ama partilerimizden haksız yere kuşkulanmamıza da yol açıyor. Son ayak, mali denetim ise yargının işi değildir. Denetim için yeni bir formül aramak gerek.

 

         Siyasi partilere mali yardımı da öngören sistem şüphesiz iyi niyetle hazırlandı, fakat görüldüğü gibi amaçlanan hasıl olmuyor. Üstelik devlet bütçesine külfet biniyor. Siyasi Partiler ve  Seçim kanunlarının değiştirilmesi sık sık konu ediliyor.  Bu sırada partilerin finansmanı da mutlaka yeniden gözden geçirilmelidir.

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap