ÇOCUKLARIMIZA ÖNCE İYİ TÜRKÇE ÖĞRETSEK!

A.İlter TURAN

SİYASET PENCERESİ

Haftayı Osmanlıca tartışması ile tamamladık. Tartışma ideoloji ve inat zemininde yapıldığı için, durumu çözümlemek, Osmanlıca derslerini toplum ve eğitim ihtiyaçları açısından değerlendirmek, hatta Osmanlıcadan neyin kastedildiğini belirlemek mümkün değil.

                Cumhuriyetin ilk yıllarında bugünkü Osmanlıca tartışmaları ile ilgili iki devrim yapılmıştır; harf ve dil. 1928’de Latin alfabesi kabul edilerek hızla uygulanmıştır. Ancak, Arap harflerinin Türk dilinin yazılması için uygun olmadığına ilişkin şikayetler Osmanlı yönetiminin her döneminde dile getirilmiş, iki çözüm önerilmiştir. Uzun süre denenip başarıya ulaşamayan çözüm Arap harflerine semboller eklenerek Türkçe yazmaya daha elverişli hale getirilmesidir. Bu denemeler sonuç vermemiş, bir dönemde yazılanların başka dönemlerde okunmasını zorlaştırmıştır. Buna bir de muhtelif yazı biçimlerinin varlığını eklersek, eski harflerin kitleleri okur-yazar kılmak, herkesin okuduğunu aynı biçimde anlamasını sağlamak için uygun olmadığı kolaylıkla anlaşılır. Şüphesiz, Arap harflerini terk edince, sadece yeni alfabeyi öğrenen kuşaklar, eski eserleri okumaktan mahrum kalmışlardır. Fakat burada bir tesellimiz var.  Yayınlanmış ve yazıldıkları dönemin ötesinde de okunması önemli eser sayısı az. Onların bir kısmı zaten yeni harflerle basıldı. Gerekliyse, Milli Eğitim bir tarama yaparak diğerlerini de yeni harflerle bastırabilir.

                Dil devrimi zaman yayılmıştır. Dilimize Arapça ve Farsçadan gelen kelimeler yerine Türkçelerinin bulunmasını ve geliştirilmesini öngörmüştür.  Burada dilin ulusallaşması birincil amaçtır. Sosyolojik anlamda ulus inşasına çalışılmaktadır. Ancak bir diğer husus da unutulmamalıdır. Osmanlıca üst bürokrasinin dilidir. Ufak rütbeli bürokratlar dahi dili yarım yamalak ve yanlış kullanmaktadır. Halk dile vakıf değildir. Hatta ilk Mebus-u Mebusan açıldığında taşradan gelen mebuslar Osmanlıca konuşamadıkları için meclis dilinin “kaba Türkçe” olmasına karar verilmiştir. Dilin sadeleştirilmesi ve Türkçeleştirilmesi, devlet ve kitle dilini birbirine yakınlaştırmıştır. Her halükarda, dil devriminin üzerinden seksen yıl geçtikten sonra, eski dilin ihyası ile uğraşmak isabetli gözükmemektedir. Hatırlayacaksınız, bir dönemde kişinin kullandığı dilden hangi ideolojinin takipçisi olduğunu bile tahmin edebilirdik. Ne mutlu ki, bu tuhaflığı gerilerde bıraktık.

                Şu anda karşımızda Osmanlıca bilinmemesinden çok daha vahim bir olay var. Gençlerimiz Türkçeyi iyi bilmiyor, kullanamıyor. Lise mezunlarımızın kelime hazineleri çok dar. Çoğunluk anlaşılabilir bir dilekçe dahi yazamıyor. Gelin isterseniz önce Milli Eğitim çocuklarımıza iyi Türkçe öğretsin, onu başardıktan sonra Osmanlıcayla ilgilensin. Şu anda her şey öğretilen, hiçbir şeyi doğru bilmeyen kuşaklar yetiştirmekle iştigal ediyoruz.

 

CAPTION: Şu anda karşımızda Osmanlıca bilinmemesinden çok daha vahim bir olay var. Gençlerimiz Türkçeyi iyi bilmiyor, kullanamıyor.

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap