YARGI HAKLARIMIZIN, DEMOKRASİMİZİN GÜVENCESİ OLMALI

YARGI HAKLARIMIZIN, DEMOKRASİMİZİN GÜVENCESİ OLMALI

 

İlter TURAN                                                                                 

                                  siyaset penceresi

 

Sizler de biliyorsunuz! Boğaziçi ve Sabancı üniversitelerinin düzenlediği ve kamuoyunda “Ermeni Konferansı” diye anılan konferans bir süre önce devlet katından gelen tepkiler üzerine iptal edilmişti. Bilahare iptalin yarattığı sıkıntılar ve ülkemizi uluslararası ortamda içine düşürdüğü üzücü durum karşısında, konferansın iptal edilmediği, daha sonraki bir tarihte yapılacağı duyuruldu. Nitekim, bilahare toplantının yeni tarihi geride bıraktığımız hafta sonu olarak belirlendi. Hükümetimiz de toplantının yapılmasını arzuladığını ifade etti. Herkes toplantının yapılmasını beklerken, hiç beklenmedik biçimde, İstanbul 4. İdare Mahkemesi bir yürütmeyi durdurma kararı vererek toplantıyı gerçekleştirilemez duruma getirdi. İlginçtir, Başbakan, Dış İşleri Bakanı ve muhalefet partilerinin sözcüleri, aynı gerekçeleri ileri sürerek karardan duydukları memnuniyetsizliği ifade ettiler. Toplantıya rengini veren düşünce çizgileri onaylanmasa bile, ortak görüş toplantının yapılabilmesi ve düşüncelerin özgürce dile getirilmesinin demokrasinin bir gereği olduğu idi.

 

Bu satırlar yazılırken, toplantının kaderi henüz belirlenmemiş durumdadır. Konferansın, ilk şekliyle tertiplenmesinde görev almamış bir başka üniversitede yapılması muhtemel gözükmektedir. Olayın nasıl sonuçlanacağını hep birlikte göreceğiz. Ancak, işlerin bu ana kadarki seyri bile toplumca üzerinde düşünmemiz gereken bir dizi sorunla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Sorunlar üniversitelerin uygun gördükleri konularda istedikleri kişilerin davet edildiği bir toplantı düzenleyip düzenleyemeyeceklerinden başlayıp, yargının henüz yapılmamış bir toplantıyı yönetimin bir idari tasarrufu sayarak durdurmasına kadar uzanıyor. Beni en fazla rahatsız eden konu yargının tutumudur. Bu rahatsızlık çok yönlüdür. Hepimiz yargıyı idarenin haksız tasarruflarına karşı bir güvence olarak görmeyi düşlerken, yargının idare imiş gibi hareket etmeye yönelmesi beni endişeye sevkediyor. Yargı kararının taraflardan birine son dakikada tebliğ edilerek, üst merciye itiraz yollarının kapatılmak istenmesi ise beni dehşete düşürüyor.

 

Belki okuyucularımın dikkatinden kaçmış olabilir diye bir hususa daha işaret edeyim. Yargının yürütmeyi durdurma kararında herhangi bir kanunun


ihlal edildiğinden söz edilmemektedir. Toplantının idari bir tasarruf olduğunu iddia ederek yargıya giden kuruluş, bu toplantının ülke aleyhine olduğunu ve Türkiye’nin düşmanlarınım işine yarayacağını iddia etmektedir.  Bu tür bir gerekçe, eğer gerekçe olarak kabul edilecek olsa bile, ancak bir ceza davasının konusu olabilir. Şimdilik ise toplantı yapılmadığından, işlenmiş herhangi bir suç da bulunmamaktadır. Nitekim, mahkeme kararı oybirliği ile alınmamış, davanın peşinen reddinin gerektiğini savunan bir üye, ortada idari yargıda dava konusu olabilecek bir işlem olmadığına işaret etmiştir.

 

Mahkemenin düzenleyicilere yönlendirdiği talepler ise inanılması güç niteliktedir. Örneğin, bir maddede “Şayet toplantı dar çerçeveli bir katılımla düzenlendi ise, katılımcıların hangi kriterlere göre belirlendiği sorularak, ilgili tüm bilgi ve belgelerin, başvurular, yayın listesi, akademik kariyer bilgisi, referanslar ve benzerleri” talep edilmektedir. Bir diğer talep “Konuşmacı ve katılımcıların ulaşım ve konaklama giderleri ile konferans giderlerinin ne şekilde karşılandığı, şayet sözü edilen üniversiteler veya katılımcılar dışındaki kişilerce karşılanıyor ise, sponsor olan gerçek veya tüzel kişilerin ne suretle belirlendiği sorularak, bu tüzel ve gerçek kişilerin tümünü gösteren onaylı bir listenin onaylı bir örneğinin istenilmesine” ifadesinden oluşmaktadır. Bunları görünce acaba yaşadığımız ülke bir demokrasi midir, yoksa koyu bir totaliter diktatörlük müdür diye sormak gerekiyor. Toplantı Pyonyang’da düzenlenseydi, herhalde oradaki siyasi polis müdüriyetinin soracağı sorular bunlardan farklı olmazdı.

 

 Okurlarım, benim sert usluplu yazmadığımı bildikleri için bu yazımın tonunu biraz yadırgayabilirler. Ancak İstanbul 4. İdare Mahkemesinin kararı tabii karşılanacak olursa, yargının vatandaşa ve devlete eşit duran, kendisini sadece yasalarla sınırlı hisseden konumunda büyük gerileme olacaktır. Burada gösterilen hoşgörü, benzer davranışları davet edecektir. Son yıllarda zaten yargıdan muhtelif nedenlerle yoğun şikayetler olduğunu biliyoruz. Ancak, bu karar, toplumda hukuk ve yargının işlevini değiştiren, yasa emirleri yerine siyasi kriterleri öne geçiren, yetki bende değil mi istediğim gibi kullanırım keyfiliğine yönelen, ennetice onaylanması olanaksız bir karardır. Konumuz yapılacak “Ermeni Toplantısı” değildir. Onu her birimiz kendi görüşlerimize göre değerlendiririz. Konu yargının uyması gereken kuralların dışına çıkarak, toplumun güvencesi olmaktan uzaklaşmasıdır. Bu ise toplumumuzu herhangi bir Ermeni toplantısından daha fazla tehdit etmektedir. Ben yargıyı demokrasimizin, haklarımızın güvencesi olarak görmek istiyorum. Sanıyorum bu hepimizin arzusudur.

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap