Prof.Dr.A.İlter TURAN SİYASET PENCERESİ CHP’nin lider yenilemesinin partide bir heyecan yarattığını, partiden kopanların geri dönmeye başladığını, Parti Meclisi’ne bir takım yeni yüzlerin girdiğini görüyoruz. Ancak, çoğu gözlemci gelişmeleri olumlu karşılamakla birlikte, bunların partide ciddi bir değişimin ve çağdaşlaşmanın kapısını açtığından emin olamıyor. Acaba bu tereddüt nereden kaynaklanıyor? Birden fazla neden akla geliyor. Örneğin, iktidar partisine yakınlık duyan gözlemciler açısından, CHP’nin yenileşmesi istenmeyen bir olgudur. Yenileşmenin CHP’nin rekabet gücünü arttıracağından endişe edilmektedir. Dolayısıyla, onların hiçbir şey değişmemiştir türünden değerlendirmeleri yadırganmayabilir. Ancak, partinin değişmekte zorlandığına ilişkin endişenin iktidar partisiyle sınırlı kalmadığı, farklı siyasi temayüllere sahip siyaset analizcileri tarafından dile getirildiği görüldüğünden, konu üzerinde biraz daha düşünmekte isabet vardır demek yerinde olur. CHP’nin yenileşmesi iddialarına ben duraksayarak yaklaşıyorum. Bu tavrımın altında, diğer tüm siyasi partilerimizde de olduğu gibi, CHP’nin de bir türlü parti içi demokrasiye işlerlik kazandırmaya yönelememesi yatıyor. Halbuki demokrasi, partilerin değişime uyum sağlamasını kolaylaştıran unsurları içeren bir sistemdir. Bir örnekle açıklamaya çalışayım. Kurultayda yapılacak parti meclisi seçimi için ilk başta çarşaf liste uygulanması düşünülüyordu. Her isteyen aday olabilecek, kurultay delegeleri kimin kazandığını belirleyeceklerdi. Böylece partinin sıradan üyelerinin değişim isteğini daha iyi temsil eden bir heyet göreve gelmiş olacaktı. Sonradan ne olduğu bilinmez, blok listede karar kılındı, az sayıda kişi listeyi oluşturdu. Rivayetlere inanmak lazım gelirse, delegeler listeyi oluşturan kişilere en düşük oyu vererek, yapılan işlemi bir nevi protesto ettiler. Eminim ki blok listeyi önerenler, partinin bütünlüğünün ancak böyle korunacağını savunmuşlardır. “Sorun yaratacak” bazı kişilerin parti meclisine girmesini önlenir demişlerdir. Tabii, bu arada kendilerine yakın bazı kişilerin kazanmasını da sağlamışlardır. Sanıyorum insanlar, her isteyenin katılabildiği seçimde kazanamamayı, bir seçici tarafından liste dışı bırakılmaktan daha tabii karşılarlar, dolayısıyla demokratik rekabet daha bütünleştirici olur. Sayın Kılıçdaroğlu henüz işin başındadır. Eminim ki, yarın kendisine milletvekili seçiminde de aday belirlemenin önseçimle değil, merkez yoklamasıyla yapılmasının daha iyi olacağı telkin edilecektir. Aslında yasalarımızda, önseçimin tercih edilmesi durumunda dahi belli sayıda adayın genel merkez tarafından kontenjan adayı gösterilmesi olanağı bulunmaktadır. Siyasetin dışından gelen ve milletvekili seçilmesinin partiye kazanç sağlaması beklenen kişilerin merkez kontenjanında listelerde seçilebilecek yerlere yerleştirilmeleri mümkündür. Ancak aday olmak önseçime değil genel başkan ve ona yakın birkaç kişinin tercihine bırakıldığında, aday olmak isteyenler toplumdan kaynaklanan eğilimleri temsil etmek yerine, bu seçiciler tarafından beğenilmey öncelik tanıyacaklardır. Böylece, partinin de toplumla bağları zayıflayacak, toplumdaki değişim talepleri partiye ve dolayısıyla parlamentoya da yetericne yansımayacaktır. İsterseniz uzatmayayım. Lider yenilenmiştir. Partinin ne oranda yenileneceği, parti içi demokrasinin geliştirilmesine bağlı gözükmektedir. Parti içi demokrasi eksikliği, yenileşmeyi zorlaştıracaktır.