İTALYA'NIN STRATEJİK VİZYONU
İlterTURAN
siyaset penceresi
Geçtiğimiz hafta Türk-İtalyan Forumu İstanbul’da yapıldı. Bu tür faaliyetler artık çok sık yapılır oldu. Şayet toplantıya İtalyan ve Türk dış işleri bakanları katılıp birer konuşma yapmasaydı, toplantının dikkatten kaçması bile muhtemeldi. Halbuki toplantı Türk-İtalyan ilişkilerinin ulaştığı aşamayı simgelemesi açısından önem arzediyor. Özellikle son zamanlarda ilişkilerin çok sıcak seyrettiğini görmek için üst düzey temaslara bakmak yeterli olabilir. Başbakan Erdoğan Washington dönüşü İtalya Başbakanı Romano Prodi ile görüştü. Öyle anlaşılıyor ki, iki başbakan her yıl bir defa biraraya gelmek üzerinde anlaşmışlar. Ardından İtalyan Dış İşleri Bakanı Massimo d’Alema, bizim bakanımız Ali Babacan’la birlikte forumun açılış konuşmasını yapmak için geldi. Ayrıca iki bakan başbaşa görüştüler. Forumun yapıldığı Perşembe günü öğleden sonra da büyük bir İtalyan Ticaret Merkezi’nin açılışı yapıldı. Foruma katılmak için İtalya’dan gelen işadamı, gazeteci, diplomat, akademisyen heyeti de bir hayli kalabalıktı.
Türk-Italyan Forumu dört yıldır yapılıyor. İtalyan kökenli Unicredito Bankası Koçbank ile ortak olup Türkiye’ye girdikten sonra, iki toplum arasındaki ilişkileri güçlendirmek için bir yıl İstanbul’da bir yıl Roma’da düzenlenecek bir fikir alışverişi toplantısı yapmayı tasarladı. Türk ortak olarak Dış İşleri Bakanlığımızın icra işlevi olmayan düşünce kuruluşu olarak geliştirdiği Stratejik Araştırmalar Merkezini aldı. Toplantının yapıldığı ülke ev sahipliğini üstleniyor. Davetli ülke kendi tarafından katılacakların ulaşımını sağlıyor. İlk toplantı Roma’da yapıldı. Dış işleri bakanları toplantıya katıldılar. Her yıl toplantı büyüyerek devam etti, fakat bu yıl katılım açısından adeta bir patlama yaptı. Bu gelişme nereden kaynaklanıyor diye merak etmez misiniz?
Belki biliniyor ama yine de hatırlamakta yarar var. İtalya Türkiye’nin üçüncü büyük ticaret ortağı. İkinci ortağımızın büyük miktarda doğalgaz aldığımız Rusya olduğu düşünülecek olursa, olağan ticaretimizde İtalya’nın aslında ikinci sırayı aldığı da söylenebilir. Geleceğe doğru bakıldığı zaman, İtalya ile iktisadi ilişkilerin daha da güçlenmesi beklenmektedir. Ülkemizin İtalya açısıdandan önemli bir yatırım bölgesi olduğu da bilinmektedir. En bilineni Fiat olmak üzere çok sayıda İtalyan firmasının ülkemizde yatırmı bulunmaktadır.
İtalyan Dış İşleri Bakanı ve İtalya’dan gelen diğer konukların yaptığı konuşmalara bakılacak olursa, İtalya’nın Türkiye’ye duyduğu ilgi salt Türk piyasasının sunduğu olanaklardan kaynaklanmıyor. Daha geniş bir bakış açısı dile getiriliyor. Bu bakış açısının üç boyutu var. İlkin, Orta Doğu’ya, Orta ve Uzak Asya’ya uzanmak isteyen bir Avrupa Birliği’nin bu hedefini Türkiye ile birlikte daha kolay gerçekleştireceği düşünülüyor. Türkiye’nin söz konusu bölgelerdeki yakın bağları, geliştirmekte olduğu ulaşım sistemleri, dikkati çekmiş. Toplantıda bakanların ve İtalyan katılmacıların ortak ifadeleri, Avrupa Birliği bir dünya gücü olmak istiyorsa, Asya’ya doğru uzanması gerekeceğı yönündeydi. Bunun Türkiyesiz gerçekleşmeyeceği de algılanmış durumda.
İkinci konuyu hepimiz biliyoruz. Avrupa’nın enerji ihtiyacını karşılamakta Türkiye bir transit ülke olarak önem kazanmaktadır. Bu önem hem Rus gazının Güney Avrupa’ya nakli, hem Hazar havzası yakıtının Türkiye üzerinden doğrudan nakli için geçerlidir. İtalyan dostlarımız, ihtiyatlı bir lisan kullanarak Hazar gazını, Rus gazına bağımlılığı azaltmak için geliştirilecek bir alternatif biçiminde nitelemiyorlar, Avrupa’nın kapsamlı ihtiyacının çeşitlendirilmiş kaynaklardan temin edilmesinin zorunlu olduğuna işaret ediyorlar. Bu tespit, Türkiye’nin bir geçiş yolu olarak önemini azaltmıyor. İtalyan dostlarımızın gerçekçiliğini yansıtıyor.
Üçüncü olarak, İtalyan dostlarımız Orta Doğu istikrarının dünya barışının temel taşlarından biri olduğunu farkındalar. Orta Doğu’daki istikrarsızlığın en fazla Avrupa Birliği’nin güney ülkeleri için sorunlar yaratacağını hissediyorlar. Barışın kurulması ve sürdürülmesinde Türkiye’nin ağırlıklı bir rolü olacağının da idrakı içindeler. Rol konusunda biraz karışıklık yok değil. Türkiye bölge ülkeleriyle iyi ilişkileri bulunan ve çatışan tarafların güvenine sahip bir ülke olarak geçimsizliklerin sona erdirilmesi ve bir işbirliği ortamının doğması için çabalarda bulunabilir. Fakat bir de Türkiye’nin model ülke olarak algılanması var ki, burada farklı yaklaşımlar ortaya çıkıyor. İtalyan dostlar arasında, diğer birçok Avrupa Birliği ülkesindeki gibi, Türkiye’yi demokrasiyle İslamı bağdaştıran ılımlı bir İslam ülkesi olarak nitelendirmek yaygın. İktidar partisi milletvekilleri bile bu nitelemeye karşı çıkarak, laik bir sistemimiz olduğunu vurguladılar. Model yerine ilham kaynağı desek daha mı doğru olurdu dersiniz?