RUSYA İLE SIKINTILI DÖNEMLERE HAZIR OLALIM!

 

Prof.Dr.A.İlter TURAN

SİYASET PENCERESİ

Kuzey komşumuzda bir hareketlenme var. Kısa bir süre önce Karadeniz’de uçaklarının devriye uçuşlarına başlayacağını açıkladı. Suriye’de uluslararası camianın aksine mevcut rejimin kabul edilemez davranışlarını onaylıyor. Buna karşılık, Tartus’taki bir deniz üssünü ihya ederek, başta Doğu Akdeniz, Akdeniz’in tümünde söz sahibi bir güç olduğunu göstermek istiyor. Son olarak da, kısa süre sonra tekrar Rusya Federasyonu cumhurbaşkanlığına seçileceği belli olan Başbakan Putin, ülkesinin yakın gelecekte savunma alanına büyük yatırımlar yapacağını açıkladı.

            Rusya 1991 yılına kadar, dünyaya yön veren iki süper güçten biriydi. Batı Bloku nerede mevcutsa, Sovyetler de oraya ulaşmaya çalışırlardı. Herhangi ülkede bir iç çatışma varsa, taraflardan birinin Amerika ve müttefikleri, diğerinin Sovyetler tarafından desteklendiğinden emin olabilirdiniz. Hatta, Afganistan’ı Batı’ya bırakmama ısrarı, Sovyet ordusunun bu ülkede tam bir batağa saplanmasına yol açmıştı. Şayet Amerika bir silah sistemi geliştirmişse, kısa süre sonra Sovyetlerin bir benzerini üreteceğinden emin olabilirdiniz. Nitekim ekonomisi elvermediği halde, kendini Reagan’ın “yıldız savaşları” iddiasına cevap verme tutkusuna kaptırmasının, Afganistan’la birlikte, Sovyetlerin sonunu getiren temel gelişmelerden biri olduğu biliniyor.

            Rus ekonomisini besleyen en büyük kaynaklar başta petrol ve doğalgaz olmak üzere, doğal kaynaklardır. Rusya Sovyet döneminde ağır sanayi kurmuş bir ülke idi. Ama piyasa ekonomisi koşulları devreye girince, bu üretimin çok pahalı ve kalite bakımında zayıf olduğu, dünya piyasalarında rekabet edemeyeceği görüldü. Sanayi çöktü. Aynı dönemde petrol gelirlerinin artışı bu çöküşün şokunu bir ölçüde yumuşatabildi.

            Ulusal gelirini ve refahını doğal kaynaklarının tüketimine bağlayan ülkeler, bu süreçten yüksek gelir elde ettikleri için, imrenilerek bakılırlar. “Ahh, şu petrol bizde olsaydı!” türünden hayıflanmalar kulağınıza yabancı gelmese gerek. Fakat doğal kaynaklardan elde edilen gelir genelde devlet elinde toplanıyor, sanayi üretiminin sağladığı yaygın paylaşım gerçekleşmiyor. Parayı tasarruf eden liderler, dostlarını zengin ediyorlar, siyasi iktidarlarını pekiştireceğini düşündükleri siyasetler izliyorlar, ve büyük ve önemli olmak sevdasına kapılabiliyorlar. Böylece, yaratılan kaynaklar toplumun uzun vadeli gelişmesine katkı sağlamak yerine çarçur ediliyor.

            Rus hükümetinin son zamanlarda izlediği politikalar, Putin’in geleceğe dönük açıklamaları, Rusya’nın büyük devlet olmaktan tekrar süper güç seviyesine çıkmak arzusunda olduğunu gösteriyor. Paralar silahlara, uluslararası alanda sonuçsuz kalmaya mahkum mücadelelere gidince, Rusya gelecekte daha güçlü olabilme kapılarını kendi eliyle kapatmış oluyor. 

            Pekiyi bütün bunlar Türkiye’yi ilgilendirir mi? Sadece şunu hatırlatayım, Türk-Rus ilişkilerinin en iyi olduğu dönemler, Rusya’nın uluslararası alanda kendini nispeten zayıf hissettiği dönemlerdir. İki savaş arası dönem böyle idi. 1991 sonrası da böyle. Komşumuz süper güç olmaya yöneldikçe kendisi ile sağlam ilişkiler kurmak zorlaşacaktır. Sıkıntılı dönemlere hazır olalım, bu ülkeye artan bağımlılığımızı gelişmelerin ışığı altında tekrar değerlendirelim.

 

 

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap