CESUR BİR ADIMA İHTİYAÇ VAR!
İlterTURAN
siyaset penceresi
Türkiye’ye Kuzey Irak’tan gelen PKK saldırıları, bunları durdurmak için Türkiye’nin askeri bir harekata yöneleceğini açıklaması, ABD ile bu konuda en üst düzeyde gerçekleştirilen görüşme, AB’nin dahi böyle bir harekata, terör hedefleri ile sınırlı kalması halinde, anlayışla yaklaşacağını ifade etmesi PKK’nın sadece bir dış politika sorunu olduğu havasına kapılmamıza neden oldu. Her soruna kolayca bir hal çaresi bulmaya hazır bir kısım görüş sahipleri, Kuzey Irak’a asker sokarak işin kökünden halledilebileceğini dahi söylüyorlar. Bu tür değerlendirmelerin isabetini okuyucunun takdirine bırakalım da, esas sorulması gereken soruya geçelim.
PKK bir dış sorun mudur? Bazı boyutlarıyla böyle bir sorunun cevabı tabii ki evettir. Örgüt Kuzey Irak’ta yerlemiş durumda. Orada adam topluyor, adamlarını oradaki kamplarda eğitiyor, o yörede sözü geçen hükümetin hoşgörüsü ile varlığını sürdürüyor ve geliştiriyor. PKK Batı Avrupa ülkelerinde haraç topluyor, sonra bu paraları Kuzey Irak’a gönderiyor. Örgüte bağlı televizyon bir Avrupa ülkesinden yayın yapıyor. Örgütün muhtelif ülkelerde değişik adlar altında faaliyet gösteren temsilcileri var ve bu zevat birçok ülkenin ilgili kurumları tarafından muhatap alınıyor. Birçok ülke örgütün kendi toprakları üzerinde terör uygulamaması koşuluna bağlı olarak siyasi faaliyette bulunmasına zorluk çıkarmıyor. Evet, tereddüde mahal yok, PKK bir yönüyle bir dış ilişkiler sorunudur.
Fakat gelin birlikte düşünmeye devam edelim. Bu örgütün ülkemiz vatandaşlarının bir bölümünü etkilediğini biliyoruz. Terörist olarak yetiştirilen ya da terör örgütüne arka çıkan insanların bir kısmı ülkemiz vatandaşı olup, kimi dağa çıkmış, bilahare Irak’a geçmiş, kimi Batı Avrupa ülkelerinden birine yerleşmiş kişiler. Örgütün ülkemiz içinde de bir kısım destek halkalarına ship olduğunu biliyoruz. Çatışmalarda öldürülen teröristlerin cenazeleri Türkiye’de kalkıyor, bazen de PKK lehine sloganlar atılan bir nümayişe dönüşüyor. Örgütle ilişkisinin düzenli olduğu konusunda yaygın kuşku duyulan bir parti parlamentoya girmiş ve grup kuracak sayıya erişmiş bulunuyor.
Terör örgütünün eylemlerinde salt Irak sınırına vurkaç mesafesindeki birkaç yerleşme birimine saldırmakla yetinmediği de bir gerçek. Ben haritaya baktığım zaman, örneğin Tunceli’nin hududumuzdan bir hayli uzak olduğunu, burada terör eylemlerine girişmek için ilerleyen bir terörist grubun mutlaka dahilde bazı destek kaynaklarına sahip olması gerektiğini düşünürüm. Sonra, dönem dönem büyük şehirlerimizde yapılmak istenen ve ne mutlu ki hemen hepsi olay gerçekleştirilemeden yakalanan bombalama girişimlerinde patlayıcı maddeyi taşıyanlar, düzeneklerini kurmaya çalışanlar Irak’ta filan oturmuyorlar, aramızdan çıkıyorlar.
Irak’tan kaynaklanan terörün engellenmesi zorunludur. Hükümet ihtiyatlı bir çizgi izlemekle birlikte, Irak yetkililerinin PKK’ye karşı tedbirlerini arttırmaması halinde askeri yöntemlere başvuracağını herhangi bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ifade etmiştir. Bu yöntemin ne oranda etkili olacağını bilmiyoruz. Bu noktada söyleyebileceğimiz tek şey, düzenli askeri harekatın terör unsurlarını yakalamak ve imha etmekte güçlüklerle karşılaştığıdır. Uzun vadede terörü destekleyen kaynakları kurutmayı öngören bir siyasetin daha etkin olduğu hususu da konunun uzmanları tarafından dile getirilmektedir. Sorunun dış kaynaklı bölümünü çözmek için kısa ve uzun vadeli muhtelif yoları denemeye devam edeceğiz. Ancak sorunun bir bölümünün ülke içinde olduğunu hatırlayacak olursak, salt dış boyutu ile ilgilenerek çözüme ulaşamayacağımızı görmemiz gerekir. Tüm dikkatlerimizi dış boyut üzerine yoğunlaştırarak iç boyutu ihmal edersek, bizi çözümden uzaklaştıracak bir mecraya girmiş oluruz ki, herhalde istediğimiz bu değildir.