PARTİLERARASI HAREKETLİLİK ENGELLENMELİ Mİ ?
Partilerde hafif bir yaprak dökümü başladı mı, parti değiştirmenin yasaklanması tartışmaları da başlar. Nitekim son günlerde de böyle oluyor. Partiden ilk kopmalar ana muhalefet partisinde başladı. Burada kopan fırtınanın sebebi parti yönetiminin değişim arzularına karşı direnmesi. Değişim isteyenler, mevcut yönetimin değişim getiremediğini de görüyorlar, yönetimde değişiklik istiyorlar. Mevcut yönetim ise değişim taleplerini olumlu karşılamamaktan öteye, bunları yönetime karşı komplolar olarak yorumluyor. Üstelik bunlar uluslararası komplolarmış. Parti yönetimi “komplocu” takımını partiden atmak için disipline verince, onlar da ne yapsınlar, partilerinden ayrılıyorlar ya da ayrılacaklar. Ancak, kendisini solda gören bu partimizden ayrılanların transfer olabileceği parti yok. Şimdilik yeni parti kurmak üzerinde fikir jimnastikleri yapılıyor.
Son günlerde iktidar partisinden de ufak tefek kopmalar oldu. Bunlar daha sonra güçlenecek bir ayrılma temayülünün ilk ifadeleri mi, yoksa münferit olaylar mı, pek açık değil. Her kafadan bir ses çıkıyor. Erkan Mumcu’nun yanına gidecek birkaç isimden söz edilmekle birlikte, henüz ciddi bir hareketlilik yok. Diğer bir-iki istifanın da mevzii kalması muhtemel. Kalabalık ayrılmaların olacağına ilişkin bir takım dedikodular yayılıyor ama henüz bunun da belirtileri ortaya çıkmadı. Yine de, ayrılan bir-iki milletvekili başka partilere girince, bir yandan iktidar partisinin anayasayı kendi başına değiştirecek çoğunluktan uzaklaşması, diğer yandan belki başka milletvekillerinin de benzeri bir yol izleyebileceği endişesi ile parti değiştirmenin engellenmesi gündeme girdi.
Milletvekilleriin parti değiştirmesine karşı olanlar, itirazlarını bir partinin listesinden seçilen kişilerin, kendilerine değil o partiye ve programına verilen oylar sayesinde seçimi kazandığı fikrine dayandırıyorlar. Öyle ise, partisinden ayrılan milletvekilinin görevinin de sona ermesinin tabii olacağını söylüyorlar. Acaba öyle mi der siniz? Biraz düşünelim. Bir kısım milletvekilinin partilerinden bağımsız bir seçmen temeline sahip olduğu, bu nedenle partilerin onları saflarına katmak için uğraş verdikleri biliniyor. Başka bir deyimle, her milletvekili partinin fikriyatına ve programına gönülden bağlı olduğundan dolayı
seçilmiyor. Partiye oy getirdiği için listeye dahil ediliyor ve seçiliyor. Bu özel durumu bir yana bırakacak olsanız dahi, partinin seçimde başarı sağlamasında kişilerin hiç katkısı yoktur diyemezsiniz. Kampanya sırasında adayların partilerinin kazanması için canla başla çalışmaları bekleniyor. Adayların bireysel gayretleri, hatta kişisel nitelikleri ve cazibeleri seçim sonuçlarını etkileyebiliyor. Dolayısıyla, milletvekili seçilmek, partinin bireye bahşettiği bir ayrıcalık değil, içinde bireyin gayretlerinin de yer aldığı bir sonuç.
Şimdi de olaya bir başka açıdan bakalım. Bir kişi, bir partinin seçimlere girerken savunduğu ilkeleri, siyasaları ve programları ana hatlarıyla benimsediği için o partiden aday olmuş olabilir. Fakat, seçimden sonra parti politikasını değiştirebilir, ilkelerine yeterince bağlı kalmayabilir, siyasa tercihlerini farklılaştırabilir. Kısacası, nasıl milletvekilleri fikir değiştirebiliyorlarsa, parti yönetimleri de değiştiribilir. Böyle durumlar ortaya çıkacak olursa ki çıktığını biliyoruz, o zaman milletvekilinin de partisinden ayrılma ve kendisine yakın bulduğu bir partiye geçme hakkı doğmaz mı? Bir parti listesinden seçilerek parlamentoya giren bir milletvekili, kendi fikri ve takdiri ne olursa olsun, onu parlamentoya taşıyan partinin kayıtsız şartsız destekçisi olmak mecburiyetinde midir? Pek zannetmiyorum. Tabii ki, milletvekili partisinin siyasi kararlar alma sürecine katılacak ve bazen de beğenmediği kararları parlamentoda desteklemek zorunda kalacaktır. Ama partisi ile kendi tercihleri arasındaki fark süreklilik kazanırsa, partisinden ayrılmasını tabii karşılamak, buna hukuki engeller çıkarmamak daha uygun olacaktır.
İçinizden geçenleri okuyor gibiyim. Hoca biraz saf, milletvekillerinin menfaat karşılığında parti değiştirdiklerini galiba bilmiyor. Üstelik bu kişiler kendi çıkarlarını korumakla iştigal ederken, bazen hükümet krizi yaratmakta bile tereddüt etmiyorlar diye düşünebilirsiniz. Bahsedilen türden olaylardan tabii ki ben de haberdarım. Ancak, parti değiştirmeyi yasaklamakla bunların önlenememesi, buna karşılık başka sorunlar çıkması son derecede muhtemeldir. Örneğin, partisinden ayrılamayan bir milletvekilinin partisinden atılmak için bir sürü sorun yaratacağını kestirmek zor değil. Sonra, biliyorsunuz biz daha önce de parti değiştirmeyi anayasa aracılığıyla zorlaştırmıştık ama olmadı. Hülle partileri başta olmak üzere bir sürü saçmalıktan sonra bu işten vazgeçtik. Şimdi yine aynı tuzağa düşmeyelim. Sorunun çözümü hukukta değil, siyasettedir. Eğer parti değiştiren bir milletvekili bunu etikten uzak nedenlerle yapmışsa, onu teşhir edelim, eleştirelim, bir daha seçime girmemesini ve kazanmamasını sağlamaya çalışalım. Hareketlilik kapısını açık tutmanın, başta lider diktasına direnmek üzere, faydaları var. Partilerarası hareketliliği hukuken engellemek iyi bir fikir değil.