AHLAKİ UNSURDAN ARINDIRILMIŞ KURALCILIĞIN KISIR DÖNGÜSÜ

AHLAKİ UNSURDAN ARINDIRILMIŞ KURALCILIĞIN KISIR DÖNGÜSÜ

 İlterTURAN                                      

                                                                    siyaset penceresi

 

Bir dostumla sohbet ediyoruz. Kısa bir süre önce Ataköy’ün bazı kısımlarını sel basınca, dostumun arabası da sular altında kalmış, kullanılamaz hale gelmişti. Neyse ki arabasının bu olasılıkları da kapsayan bir sigortası varmış. Parasını aldı, üstüne bir miktar da borçlanarak yeni bir araba almaya niyet etti. Araştırmış; yıl sonunda stokları eritme, yeni modellere yer açma, gevşeyen satışları canlandırma ve benzeri birkaç gerekçe daha bir araya gelince, çok makul fiyattan otomatik vitesli bir yerli araç bulmuş. Tam alacakken bir arkadaşı uyarmış, “Ben aynı aracı sana çok daha ucuz fiyattan bulabilirim, bir sorayım”. Bir gün sonra cevap hazır: Evet, çok makul gözüken fiyattan daha da makul bir fiyat, yüzde on daha ucuza aynı araba var. Ama bir pürüzü de var. Araba dört ay arkadaşımın mülkiyetine geçemeyecek. Aracı finansal kiralama yoluyla almış ve kullanıyor gibi gözükecekmiş, ama herhangi bir kira ödemesi söz konusu değilmiş. Dört ay sonra arabayı kendisine satıyormuş gibi yapacaklarmış, böylece mülkiyeti de kendisine geçecekmiş.

 

Arkadaşımın vakit kaybetmeden bir karar vermesi lazım. Ne yapayım diye bana da akıl sordu. Bazen galiba bilmediğiniz konularda bilgi edinmek için sorular sormak da, bir türden akıl vermek oluyor. Arabanın kiralık olarak gözüktüğü zaman çalınması, yanması, kaza yapması, selden zarar görmesi durumlarında ne olacağını sordum. Hernekadar ikimiz de bu zararların sigorta tarafından karşılanacağını düşünüyorsak da, yine de araştırmak faydalı olduğunda anlaştık. Sonra ben bir genel değerlendirme daha yaptım. Finansal kiralamanın perakende satış için düşünülmüş bir sistem olmadığını, ama vergi avantajlarından yararlanmak isteyenlerin, yasanın amaçlamadığı kesin olan yöntemlerle perakendecilik yaparak sistemi yozlaştırdıklarını, kısa süre önce konunun gazetelerde yer aldığını, yeni kaynak arayışına ara vermeyen Maliye’nin sistemdeki açığı kaptamaya başvurmasının beni şaşırtmayacağını belirttim. Böyle bir değişiklik olursa, sağlayacağı tasarrufun bir hayli azalacağını da ekledikten sonra, dolambaçlı yollara başvurmanın her zaman sıkıntılara yol açmaya aday olduğunu söyleyerek, sohbetimizi noktaladım. Bu hafta arkadaşıma ne yaptığını sordum. Düzgün alışveriş yolunu tercih etmiş. Yüzde on daha fazla ödeyerek, iç huzurunu satın almış. Maliyenin bir iki gün önce vergi avantajını kaldırdığını bilip bilmediğini sordum. Farkında değil.


 

Geçen hafta sonu bir başka dostumla sohbet ediyoruz. Bir benzin istasyonu sahibi. Vergilerini hesaplarken, tüm diğer benzin istasyonlarının uyguladığı gibi, matrahtan yüzde 4 amortisman düşüyormuş. Zaten vergisini de kendi hazırlamıyor, bir yeminli mali müşavirlik firmasına hazırlatıyor. Bir müfettiş gelmiş. Mevzuatta geçen istasyon deyiminin benzin istasyonlarını kapsamadığıunı iddia ederek, ancak yüzde 2 amortisman düşülebileceğini iddia etmiş. Böylece önemli bir bölümü cezalardan oluşan yüklü bir vergi borcu çıkarmış. Böyle durumlarda yeminli mali müşavirin de sorumlu tutularak cezalandırılması gerekirken, ona ilişmemiş. Nedeni belli. Ortada herhangi bir suç ya da usulsüzlük yok. Maliyenin derdi para toplamak, İnsanlarımızın nasıl olsa vergi kaçırdıklarını düşündüğü için, onları sıkıştırıyor, Bunun için mevzuatı saptırarak yorumlamaktan kaçınmıyor. İnsanlarımız da mevzuatın karmaşıklığı, sık sık mevzuatın öngörmediği durumların ortaya çıkıp tartışmalı yollardan giderilmesi, muhtemelen bir kısım usulsüz işler yapılması ve devlet korkusu gibi nedenlerle direnmiyor, uzlaşma arayışı içine giriyorlar. Benim fikrim sorulduğunda, “Haklıysanız mahkemeye gidin ve kazanın. Uzlaşmaya gitmek, kusurlu olmamanıza rağmen mevzuata aykırı hareket ettiğinizi kabul ettiğiniz izlenimini doğurur. Maliye’nin de keyfi uygulamalara devam etmesini kolaylaştırır,” dedim. Henüz ne yolu tecih ettiklerini öğrenme fırsatım olmadı.

 

         Anlattığım iki olay arasında bir benzerlik ya da bağlantı var mı der siniz? Eminim ki birden fazlasını bulabilirsiniz. Benim dikkatimi çekeni söyleyeyim. Hem devletimiz hem vatandaşımız kurallara şekil bakımından yerine getirilecek, ruhu bakımından ihlal edilmesi tabii olan düzenlemeler olarak bakıyor. İsterseniz buna ahlaki boyut eksikliği de diyebilirsiniz.  Leasing işini yapanlar, sistemin amaçlamadığı, aslında yapmamaları gereken bir takım işleri yapan meslekdaşlarına göz yumuyorlar, sonunda hepsinin aleyhine bir değişikliğe sebep oluyorlar. Vergiyi denetleyenler de, vergi gelirlerini artırın talimatı aldıkları için, kuralları amacından saptırıp, devlet lehine eğip bükerek, vatandaşa karşı haksız işlem yapmakta fazla sakınca görmüyorlar. Bu tutumların yol açtığı kısır döngüyü görmek zor değil. Vatandaş devletin keyfiliği karşısında devlete  karşı ahlaki değil, şekilci davranmayı tabii görüyor.  Devlet de vatandaşı güvenilmez olarak değerlendiriyor, keyfi icraatiyle bu güvenilmez unsuru kendi aklınca cezalandırıyor, hizaya getiriyor, “yaptığını yanına bırakmıyor.”

 

         Bu ahlaki unsurdan arındırılmış kuralcılığın oluşturduğu kısır döngü nasıl kırılacak? Kolay cevap herkesin ahlaki davranmasının gerektiği. İyi de, esas onu nasıl sağlayacağız? Bu sorunun cevabını bilen varsa bana da anlatsın. İnsanoğlunun kafa yapısını ve alışkanlıklarını değiştirmek çok zor.

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap