A.İlter TURAN
SİYASET PENCERESİ
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde başbakanımız kafaları karıştırırken, ana muhalefet kafa karışıklığı yaşıyor. Karışıklığın paydası değişimi içermeyen, sabit tarih yorumları. Ana muhalefetten başlayalım. CHP kuruluşunda Türkiye’nin modernleşmesi görevini üstlenmiştir. Siyasi hedefleri arasında sınırları belirli bir ülkenin ahalisine ulus bilinci aşılamak, herkesin eşit temelde birer vatandaş olmasını sağlayacak çerçeveleri oluşturmak, toplumsal değişmenin önünü açarak Cumhuriyetin bağımsız bir devlet olarak yerleşmesini sağlamak vardı. Hedeflere ulaşmak için benimsenen politika ise laikleşmedir. Laikleşerek, ulusal kimliğin dinle tanımlanmasından uzaklaşılacak, kişinin dini aidiyetine bakılmaksızın aynı hukuk yapısına tabi olması sağlanacak, değişime karşı “Din elden gidiyor!” teraneleriyle direnmeye set çekilecekti.
Bu politika, başarılı olmuş, ancak amaçlanmayan sorunlara yol açmıştır. Örneğin, dini kimliğin yerini laik vatandaş kimliği dolduramamış, buna Türk-İslam etnik kimliği eklenmiştir. Ortaya çıkan sorun, şu anda Türkiye’nin önde gelen sorunudur, AKP kendince çözüm getirme çabasındadır. Aynı sebepten, azınlıkların siyasal toplumun ayırımsız üyeleri olmaları da sağlanamamıştır. Keza, toplumsal değişmenin önünü açmak için dinin siyaset dışına çıkarılması, kişisel dindarlığa karşı tavırlara zemin yaratmıştır. Hoşgörüsüzlük, dindar olan ama din devleti arzulamayan geniş kitleleri partiden uzaklaştırmıştır. Geçen yıllarda cumhuriyet yerleşmiş, demokrasiye geçilmiş, Türkiye çağıyla uyumlu güçlü bir ülke olmuştur. Ana muhalefetimizde bir kanat, bunları görmezden gelerek, hala 1920li yıllardaymışız gibi davranmakta, o dönemde uygulanmış bazı politikaların yaratığı sorunları görememekte, sadece kendi sayısal zaaflarını gösterecek alternatif aday arayışını sürdürmektedir. Partilerine zarar veriyorlar, sağladıkları fayda yok.
Başbakanımız, adaylığının açıkladığı toplantıda, çelişkilerle dolu, gerçeklerle bağlantısı zayıf, övdüğü kişilere bile saygı esirgeyen bir konuşma yaptı. Ancak, söylediklerinde değişmeyen bir tema var. İki yüz yıldır (herhalde II. Mahmut dönemini başlangıç kabul ediyor) ülkemizin tepesine çöken, halkı mağdur eden bir zümreden bahsediyor. Türk modernleşmesi katılmacı değildir, merkezden değişimi öngördüğü inkar edilemez. En başarılı uygulayıcılarından biri Abdülhamit’tir. Ve bu modernleşmedir ki, imparatorluğun ömrünü uzatmış, “son bağımsız Türk Devleti”ni kuranları yetiştirmiştir. Bu da inkar edilemez. Siyaset uğruna hayali bir tarih yazıp, gerçekleri örtemeyiz.
Maalesef bölünme keskin, dolayısıyla kimse ince düşünmüyor. Kısır ve tek yönlü tarih yorumları hem ülkemizi esir alıyor ve bölüyor, hem de demokrasimizi zayıflatıyor. Çatı adayı sadece bu havayı değiştirebilse büyük hizmete yapmış olacaktır.
CAPTION: Türk modernleşmesi katılmacı değildir, toplumu merkezden değiştirmeyi öngördüğü inkar edilemez. Ve bu modernleşmedir ki, imparatorluğun ömrünü uzatmış ve “son bağımsız Türk Devleti”ni kuran kuşakları yetiştirmiştir. Bu da inkar edilemez.