SURİYE’DE RUSYASIZ ÇÖZÜM OLMAZ!

 

Prof.Dr.A.İlter TURAN

SİYASET PENCERESİ

Rusya ve Çin’in Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Esat rejimini kınama kararını veto etmeleri Suriye’de daha uzun süre kan dökülmesinden öteye fayda sağlayacak mı, Esat rejimi yaşayabilecek mi, kestirmek zor. Buna karşılık, Esat’ın Rus Dış İşleri Bakanı Lavrov’a verdiği sözleri tutmayacağı şimdiden kesinleşti. Suriye ordusu siyasi değişim isteyen vatandaşlarını öldürmeye devam ediyor. Rusya bu durumdan sorumludur.

Rusya, itibarını sarsan bir tutumu neden benimsedi? Birkaç gerekçe hemen akla geliyor. İlkin Rusya uluslararası politikada Sovyetlerin ulaştığı süper güç konumuna yeniden ulaşmak istiyor. Batı ittifakı ise son dönemlerde Rusya’yı pek “takmıyor.” Libya’da İngiltere ve Fransa Birleşmiş Milletler kararlarını, Rusya’nın itirazlarına rağmen, çok geniş yorumladılar;  rejim değişikliği için silahlı müdahalede bulundular. Rusya geleceğin Libyası’ndan fiilen dışlandı. Diğer yandan, Rusya’nın etrafında bir füzesavar sistemi kuruluyor. Sistemin öncelikle Rusya’yı hedeflemediği düşünülse bile, Rusya’yı rahatsız etmesini anlamak zor değil. Ancak, Rusya’nın memnuniyetsizliği sonucu değiştirmedi; sistem kurulmakta. Güvenlik Konseyi’ndeki vetosuyla, Rusya Suriye’de kendisini dışlayan herhangi bir çözümün mümkün olmadığını gösterdi.

Rusya’nın Suriye rejimine verdiği destek şüphesiz sadece bir süper devlet olma konusunda egosunu tatmin etmek istemesinden kaynaklanmıyor. Rusya gücünü Akdeniz’e yansıtmak, bu bölgenin sadece başta Amerikan Altıncı Filosu olmak üzere Batı İttifakı donanmalarına ait olmadığını göstermek ve Doğu Akdeniz’de varlığını sürdürmek kararlılığını teyit etmek istiyor. Bu tutumun sıcak denizlere ulaşmak biçiminde özetlenebilecek tarihi ve psikolojik boyutu da var. Zamanında Mısır’da, Libya’da üsleri olan Sovyetler sonradan gerilemiş, bölgedeki varlığı giderek zayıflamıştı. Sovyetlerin çöküşüyle bu varlık yokluk seviyesine indi. Putin yönetimi bölgede Rus deniz gücünün varlığını canlandırmak için Tartus limanındaki eski Sovyet üssünü yenilemeye yöneldi ve oldukça pahalı bir inşaat işine girişti. Suriye’de gerçekleşebilecek bir rejim değişikliğinin Rusya’nın son tutunma noktasının kaybıyla sonuçlanması ihtimali sıcak denizleri özleyen Rus liderlerine soğuk terler döktürüyordur.

Son yıllarda otoriter rejimlerin halk hareketleri ile sona ermesi ya da erdirilmesi moda oldu. Arap Baharı bu tür değişimler zincirinin son halkasıdır. Daha önce Rusya’ya çok daha yakın ülkelerde gerçekleşen Turuncu devrimler Rus liderleri tarafından unutulmuş değildir. Rusya yönetimi giderek otoriterleşen, yozlaşmış, seçmen açısından yeterince refah getirmeyen bir görünüm sergilemektedir. Yeniden başkanlığa dönmeyi planlayan Putin, bu özlemini sorunsuz biçimde gerçekleştirmeyi beklerken, karşısında sokaklara dökülmekten çekinmeyen bir muhalefet bulmuştur. Turuncu renkli devrimlerin, siyasi baharların her zaman başarılı olmayacağının anlaşılması kendisini rahatlatacaktır.

Görünen odur ki, kısa vadede Suriye’de Rusya’nın da içinde yer almadığı bir çözümün bulunması mümkün değildir. Buna karşılık Rus endişelerinin bir bölümüne cevap veren bir formül bulunabilir. Türkiye’nin bunu anladığından eminim, sıra Atlantik camiasındaki dostlarını ikna etmeğe gelmiştir. Bu kolay olmayacaktır.

 

 

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap