BEN YAPMADIM, O YAPTI!

BEN YAPMADIM, O YAPTI!

İlterTURAN                                      

                                                                    siyaset penceresi

 

Aradan bir hayli zaman geçti, belki hatırlarsınız? Bir televizyon reklamı. Yemek yemeyi seven ama rejime mahkum Şevket Bey, gece yarısı kalkarak nefis bir börek pişirir. Tam yiyecekken, uyanan karısı tarafından mutfakta yakayı ele verir. Bir açıklama getirmek mecburiyetini hisseden dostumuz, kabahat işledikten sonra masumiyetini iddia eden yaramaz çocukların edasıyla “Ben yapmadım, o yaptı!” diye fırını suçlayarak açmazdan sıyrılmağa çalışır.

 

         Bu reklamı neden hatırladım? Ağırlıklı bazı sivil toplum örgütleri siyasi hayatımızı giderek daha fazla niteleyen gerilimin tırmanmasını engellemek için itidal ve uzlaşma talep edince, gerilimde herbirinin rolü diğerininkine benzeyen siyasi liderlerimiz, bu taleplerin kendileri dışındakilerle ilgili olduğunu iddia ettiler. Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanı girişimlerde bulunuyorlar ama galiba kimse onların sunduğu fırsatı da değerlendirmeye hazır değil.

 

         Siyasi tarihimiz iyi sonuçlanmamış gerilimlerden yana zengindir.  1950’den sonra çoğunluğun desteğini alan Demokrat Parti, sayısal üstünlüğünü her istediğini yapabileceği şeklinde yorumlamış, muhalefetle sert ilişkiler içine yuvarlanmış, gerilimleri durdurmak yerine eriyen seçmen desteğini kutuplaşmaya yönelerek telafi etmek istemiştir. Sonuç malumdur. 1960 sonrasında ülke tedhişle karşılaştığında, iktidarıyla muhalefetiyle bu olguyu durdurmak yerine, siyasilerimiz karşılıklı suçlamaları tercih etmişler, 1971’de ülkemize hatırası tatsız bir yönetim dönemi hediye etmişlerdir. 1980 öncesinde kan gövdeyi götürürken, Meclis yüz civarı turda cumhurbaşkanı seçememiştir. Sorun yine iktidar-muhalefet uzlaşmazlığıdır. Kutuplaşmanın siyasi getirisi olduğu inancıdır.

 

         Geçmişte kutuplaşmayı askeri müdahaleler sonlandırmaya çalışmışlardır. Günümüzde askeri müdahalelere olanak kalmadığı, demokrasimizin yerleşiklik kazandığı için gurur duyuyoruz. Ancak bu durum, demokratik siyasetin baş aktörleri olan siyasi liderlerimize, partilerimize ve parlamentomuza ağır sorumluluk yüklüyor. Bizi içine sürükledikleri kutuplaşmanın toplumu parçalayacak, devletimizi etkisizleştirecek, demokrasimizin işlerliğini zedeleyecek bir seviyeye tırmanmasına olanak vermemeleri gerek. Gerilimi tırmandırma politikasının barındırdığı bir tehlike daha var. Taraflar kendi pozisyonlarına o kadar sıkı bağlanabilirler ki, sonradan gerilimi düşürmek isteseler bile, sıkıştıkları köşeden çıkmaları mümkün olmayabilir.

 

         Aslında siyasi liderlerimizin herhangi birinin gerilimin sorumluluğunu üstlenmesine gerek yok. Ortada müdahale gerektiren bir durum olduğunu teslim etmeleri ve birşeyler yapılması gerektiğini kabul etmeleri yeter. Zaten, sivil toplum örgütleri de kimseyi suçlamadılar, giderilmesi gereken bir sorunla karşı karşıya bulunduğumuzu, gerilimin ancak herkesin ortak çabasıyla ortadan kaldırılabileceğini belirttiler. İşi cumhurbaşkanımızın ya da başbakanımızın başlatması gerekiyor. Belki cumhurbaşkanının düzenleyeceği bir yuvarlak masa toplantısı başlangıç olur. Partilerarası bir çözüm arama mekanizması, örneğin bir komisyonun oluşturulabilir. Her parti buraya sakin tabiatlı ve başkalarını dinlemesini bilen, kavgayı değil, uzlaşmayı tercih eden temsilciler gönderebilir. Çok yüksek düzeyde olması gerekmez. Görüşmelerin kamuya açıklama yapılmadan yürütülmesi, açıklamaların parti liderlerine bırakılması yerinde olur. Medya üzerinden karşılıklı atışmak, “ben yapmadım, o yaptı” diyerek kendini aklamak çözüm oluşturmuyor.

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap