A.İlter TURAN
SİYASET PENCERESİ
Peş peşe kötü günler yaşıyoruz. Geçen hafta özellikle üzücü bir haftaydı. Evinden çıkıp, ekmek almaya giderken polisin attığı gaz kapsülü kafasına isabet eden on beş yaşında bir çocuğumuz, üç aydır verdiği yaşama mücadelesinde yenik düştü. Ölümü toplumun birçok kesiminde yoğun üzüntüye yol açtı. Cenaze töreni sonrasında bir gencimiz ve bir polisimiz daha hayata veda etti. Başbakanımız ise gelişmeler karşısında duyarsız. Her şeyin kendisine karşı düzenlenen ve onu iktidardan etmeyi amaçlayan bir komplonun parçası olduğunu düşünüyor, seçim meydanlarında vatandaşı da komploculara direnmeye davet ediyor.
Meydanları dolduran kalabalıkların Sayın Başbakanımızın şahsı veya partisine hayranlık duymadığı bir sır değil. Ancak, şayet demokratik bir ülkede yaşıyor isek, bir kısım vatandaşın başbakandan ve hükümetten memnun olmama hakkına sahip olduğunu, düşüncesini gösteriler yaparak ifade edebileceğini kabul etmemiz gerekiyor. Kitlelerin tezahüratı hükümeti ve başbakanımızı memnun etmese de, yapılması serbesttir. Gösterilerin intizam içinde yapılması, göstericiler dahil herkesin korunması hükümetin sorumluluğundadır. Uzun süredir bu sorumluluğun yeterince üstlenilmediğini, aksi yönde hareket edildiğini görmek için gazete başlıklarına bakmak yeterli.
Hükümetimiz toplumun düşüncesini demokrasi yöntemleri çerçevesinde ifade etmesini kolaylaştırmamakta, zorlaştırmaktadır. Benimsenen tutum, polisin orantısız güç kullanarak gösterileri dağıtmaya, etkisizleştirmeye çalışmasıdır. Aşırı biber gazı kullanarak, kapsülleri yukarı doğru atmak yerine insanların yüzüne doğru ateşleyerek herhalde dünya rekoru kırmak için mücadele ediyoruz. Barışçıl gösterilere sızan ajanlar bankamatikleri filan kırarak olayı itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Suç işlediği aşikar olan kolluk mensupları ise korunuyor, hiçbiri ne yargı önüne getiriliyor, ne de başka bir yaptırımla karşılaşıyor. Polisin bu kötü alışkanlıkları iktidarlar değişse de devam edebilecektir. Dolayısıyla, hükümetin işine şu anda yarıyor diye konuyu görmezlikten gelmesi, polise methiyeler sıralaması yerine demokratik bir topluma yaraşan bir kolluk gücü oluşturmaya çalışması daha yerinde olacaktır. Maalesef, bir kısım halk polisten nefret etmekte, polis ise göstericileri haklarını koruyacağı vatandaşlar olarak değil, imha edilmesi gereken düşman unsurları olarak algılamaktadır.
Toplum-polis zıtlaşmasının kırılması, polisin demokratik topluma yakışan bir güce dönüştürülmesinin başlangıcı ortamın sakinleşmesidir. Sakinleşmenin mimarı hükümet olmak gerekir ama şimdilik hükümette böyle bir eğilim görülmemektedir.
Caption: Hükümetimiz toplumun düşüncesini demokrasi yöntemleri içinde ifade etmesini zorlaştırmaktadır. ….. Hükümetin vatandaşın gösteriler yaparak aleyhte düşüncesini ifade edebileceğini kabullenmesi gerekiyor