Prof.Dr.A.İlter TURAN SİYASET PENCERESİ Ermenistan’la sorunlarımızI aşalım diye işe başladık, her gün yeni bir sıkıntıyla karşı karşıya kalıyoruz. Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu’nda yapılan oylamaya ilişkin olarak Türkiye’nin Washington’da yürüttüğü kampanyanın takdirle karşılanması gerekiyor. Ancak yine de, komisyon başkanının kuralsız gayretleriyle, tasarı komisyonu geçti. Şimdi, tasarinin genel kurulda gündeme alınmayacağı güvencesi veren Amerikan yönetiminin, işi komisyondayken durdurarak konuyu kapatması mümkündü. Vahim bir değerlendirme hatasıyla, tasarının kabul edilme olasılığını, Ermenistan’la Cenevre’de imzalanan protokollerin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilmesi için baskı aracı olarak kullanabileceğini düşündü. Bu taktiğin ters tepki yaratacağının idraki noktasına gelindiğinde, çoğu üye oyunu belirlemiş, ilan etmişti. Başkan Obama’nın son dakikada yaptığı etkisiz müdahale sonucu değiştirmeye yetmedi. Hükümetimiz tepkisini şimdilik büyükelçimizi iştişarelerde bulunmak üzere Ankara!ya çağırmakla sınırladı. Tasarının genel kurula inmesi söz konusu olursa, daha ağır yaptırımlar da düşünülecek. Bunların neler olabileceği kamuoyunda tartışılıyor. Büyükelçimizin geri çağrılması, duyulan hoşnutsuzluğu ifade için başvurulan sert bir diplomatik yöntemdir. Fakat, uzun süreli uygulanmasının faydası mı zararı mı fazladır, değerlendirmek gerekiyor. Başbakanımız, gelişmelere bakacağız diyerek, Büyükelçimizin 24 Nisan sonrasına kadar Ankara’da kalabileceğini ifade etti. Ben iki konuyu merak ediyorum. İlkin, tasarının durdurulması isteniyor ve Amerikan yönetiminin konunun gündeme alınmayacağı konusundaki güvenceleri inanadırıcı bulunmuyorsa, o zaman komisyon toplantısı öncesi yürütülen lobi faaliyetinin yoğunlaştırılarak sürdürülmesi uygun olur. Washington’u çok iyi bilen, diğer lobilerle, Kongre ile ve medyayla başarılı ilişkiler kurduğu bilinen büyükelçimizi Ankara’da tutarak, lobi faaliyetimizi nasıl yürüteceğiz? İkinci olarak, işler iyi gitmezse, biz Amerika ile diplomatik ilişkilerimiz koparmayı mı tasarlıyoruz ki, büyükelçimizi uzun süreler burada tutalım. Bu olasılığın güçlü olduğunu sanmıyorum. Üstelik, Büyükelçimizi belirsiz süreler için burada tutmakla, yeni bir sıkıntı durumunda kendisini yeniden geri çağırma olanağını da kaybetmiş oluyoruz. Ermenilere ilişkin Amerikan davranışları düzeltelim derken, bir aksi haber İsveç’ten geldi. Pek farkında değildik veya olay hızlı gelişti ama anlaşılıyor ki, Ricksdag’da da Ermeni Soykırımı tasarısı gündemdeymiş ve beklenmedik bir biçimde kabul edilmiş. Şimdi de Stockholm büyükelçimiz geri çağrıldı. Benim bu işi kabul eden parlamentolara yenilerinin hızla eklenmesinden endişe ederim. Böyle bir olasılık karşısında ülkelere karşı tek tek uyguladığımız tedbirlerin işlerliği ortadan kalkabilir. Örneğin çok sayıda ülkeden temsilcilerimizi geri çağırmak, kızdığımız ülkelerden çok bize zarar verebilir. Acaba diyorum, bu açılım işine hiç girişmeseydik, daha iyi bir noktada olur muyduk? Pek öyle de gözükmüyor. Açılım dünyada genellikle olumlu yankı yaptı. Pekiyi ne yapalım? Bir cevabım yok. Ancak, alıştığımız düşünce ve iş görme kalıplarının dışına çıkarak çözüm aramamız zorunlu. Şu ana kadar geliştirdiğimiz yöntemle başarı sağlayamadığımız her gün daha iyi anlaşılıyor.