EĞİTİM SİYASİLERİMİZİN HEYECANLARINA TESLİM EDİLEMEYECEK KADAR ÖNEMLİDİR!

 

Prof.Dr.A.İlter TURAN

SİYASET PENCERESİ

İlköğretim sistemimizde değişiklik getiren teklif kavgalı bir oturumdan sonra Milli Eğitim Komisyonu’ndan geçti. Şimdi genel kurula gelecek. Muhalefetimiz, komisyondan olağanüstü yöntemlerle geçen metnin geçersiz kılınmasını istedi, ancak kabul edilmiş bir metni geçersiz ilan imkanı bulunmuyor. Buna karşılık, parlamentodaki partiler bir anlaşmaya varabilirlerse, komisyon teklifini geri alabilir. Maalesef, dışında kalabilecekken, Başbakanımız da tartışmaya müdahil oldu, ve geçmişte yapılanlara cevaben kanunun mutlaka çıkacağını ilan ederek, muhalefete meydan okudu.

         Başından itibaren olayda tuhaflıklar var. Bildiğiniz gibi, yasa tasarıları genellikle bakanlık bürokratları tarafından hazırlanır, bakanlar kurulunda incelenip hükümet tasarısına dönüşerek Meclis’e gönderilir. Milletvekilleri kanun teklifi verebilirler ama milli eğitim gibi uzmanlık gerektiren önemli bir alanda hükümetin öncülük etmesi tabiidir. Zaten Meclis’in görüşme gündemine öncelikle hükümetten gelen tasarılar girer. Bu defa inisyatifi bir kısım milletvekilinin alması biraz şaşırtıcıdır. Olayın hükümetin bir taktiği olma ihtimali de zayıftır. Söylentilere göre, Milli Eğitim Bakanı kendisinin ve bakanlığının dışında gelişen olaya pek memnun olmamış ama isteksizce de olsa, teklifi sahiplenmek mecburiyetinde kalmıştır.

         Teklif açıklanır açıklanmaz muhalefetin büyük tepkisiyle karşılaşmıştır. Bu tepkide teklifin içeriği kadar, iktidar partisinin attığı her adımın laikliğe karşı olduğu şüphesi ve Sayın Başbakanımızın kısa süre önce dile getirdiği “dindar bir nesil yetiştirmek istiyoruz” hedefinin yarattığı rahatsızlık vardır. Aslında teklifin iyi düşünülmeden hazırlandığı anlaşılınca, komisyonda bazı değişiklikler kabul edilmiştir. Bunun en canlı örneği ikinci dört yılın mecburi örgün öğretim çerçevesine dahil edilmesidir. Ancak, tartışmalar teklifte yer alan maddelerden yola çıkarak ideolojik temelli bir tartışmaya dönüşmüştür.

         Anlaşılabilir nedenlerle, muhalefet bu teklife karşıdır. Muhalefetini parlamenter usullerin müsaade ettiği kanallardan yürütmeğe çalışmıştır. Bu noktada iktidar partisi hiç gereği olmayan bir tahammülsüzlük sergilemeye yönelmiş, maddeler üzerinde yapılacak tartışmalarda muhalefetin konuşma süresini beş dakika ile sınırlamış,  komisyon salonuna çok sayıda muhalefet milletvekilinin gelmesi ve işleri yavaşlatmasına cevaben salonu kendi milletvekilleriyle doldurmuş, onlarca maddeyi birkaç dakika içinde geçirterek komisyon aşamasını sonuçlandırmıştır. Maalesef, Başbakanımız siyasette tabi olan uzlaşmazlıkları kolayca inatlaşma olarak kavramsallaştırdığından, yasanın kısa sürede çıkartılacağını, çoğunluğun engellenemeyeceğini ifade etmiştir.

         Karşımızdaki olay iki açıdan vahamet arz etmektedir. İlkin, uzmanlık isteyen ve ancak araştırma sonuçlarına bakılarak geliştirilecek bir kanun değişikliği, iktidar partisi mensubu parlamenterlerin sağlam bilgilere dayanmadan kendi “akıllarına” ve bilhassa “fikirlerine”  göre hazırladıkları bir teklif olarak parlamentoya sunulmuş, geçmişten intikam almak güdüsüyle yasalaşma yoluna girmiştir. İkinci olarak, hükümet kanadı muhalefete demokrasilere yakışmayan sertlikte tahammülsüzlük sergilemiştir. Sonuç ne demokrasimizin ne de eğitimimizin hayrına olacaktır. İktidarıyla muhalefetiyle bir durum muhasebesi yapmak, konuyu daha sakin kafayla ele almamız gerekmektedir. Eğitim, siyasilerimizin heyecanlarına teslim edilemeyecek kadar önemlidir.

 

 

 

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap