DEMOKRASİYİ RUHUYLA UYGULAMALIYIZ

 

 

Prof.Dr.A.İlter TURAN

                                                                    SİYASET PENCERESİ

Anayasamızda yapılan değişikliklerle demokratikleşme yolunda önemli adımlar attığımız ne kadar iddia ediliyorsa da, günlük hayata baktığınız zaman aksi yönde çok sayıda olaya şahit olmak mümkün. Biz demokratikleşmeyi çoğu zaman kuru bir kural değişimi olarak algılıyor, bir tutum ve davranış değişikliği olarak algılamıyoruz. Yasalarda değişikliğin demokratikleşmek için yeterli olduğunu kolaylıkla kabulleniyoruz. Son anayasa değişikliklerinin demokrasimizi ne kadar ileriye götürdüğü tartışmasına girecek değilim. Hukuk alanında gerçekleşen değişikliklerin bir ülkede demokrasinin gelişmesinde önemli mihenk taşları oluşturabileceğini de inkar edemem. İlk demokrasiye geçişte Cemiyetler Kanunu’nda, Seçim Kanunu’nda, Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nda yapılan değişikliklerin tek parti sisteminin sona ermesinde, siyasi rekabetin tabiileşmesinde rolü unutulamaz. Maksadım, salt yasal değişikliğin yetersizliğini ifade etmek.

 

Yasalarda yaptığımız değişikliklerin 1950-1960 döneminde hayat bulan ilk demokrasimizi yerleşik kılmadığı açık. Günümüzün modası her türlü kötülüklerin askeri yönetimlerden kaynaklanmış olduğunu ileri sürmek olduğundan, demokrasinin temel aktörleri olan siyasi partilerimizin, siyaset adamlarımızın, bürokrasimizin ve yargımızın demokrasiyi uygulamakta, korumakta, kollamakta düştükleri hatalar üzerinde durulmuyor.  1960’a giden yolda Topkapı ve Kayseri olayları, İnönü’nün bir hafta süreyle Meclis’ten uzaklaştırılması ve Tahkikat Komisyonu gibi olayların sorumlusu iktidar sahipleriydi. Bu icraatleriyle, amaçlamasalar da, askeri müdahaleye zemin hazırladılar. 1980’de yüz turda bir cumhurbaşkanı seçemeyen, ordudan gelen uyarı mektuplarını, adresi “ben değilim, odur,” diye birbirine postalamaya çalışan liderlerimizin demokrasimizin inkitaa uğramasında hiç mi katkıları olmadı?

 

Günümüzde de demokrasinin gerekleri siyasi aktörler tarafından ihmale uğruyor, ihlal ediliyor. Bazen ihlal edilen yasa bile değil, demokrasi terbiyesi ve ruhu. Cumhurbaşkanımız veya Başbakanımız konuşma yaptıklarında, etraflarında alabildiğine güvenlik tertipleri alınıyor. Bu ihtiyaçtan kaynaklanabilir, terörle mücadele eden bir ülkede yaşıyoruz. Ayrıca, her gün gazetelerden eksik olmayan cinayet haberleri okunduğunda, bir kısım insanımızın başkalarını öldürmeyi olağan bir ihtilaf giderme veya adaleti tesis etme yolu olarak gördükleri anlaşılıyor. Ancak, görebildiğim kadarıyla, güvenlik elemanlarının en büyük başarıyı pankart açarak ya da bağırarak mesaj vermek isteyen gençlere karşı sağladığı, bu kişilerin ağızlarını kapatarak, saçlarından sürükleyerek toplantı mahallinden uzaklaştırdıkları da bir vakıa. Bu hoşgörüsüz zor kullanımını engellemenin yolu, büyüklerimizin güvenlik birimlerine sıkı talimat vermesi gibi basit bir işlemden ibarettir ama  nedense yapmadıkları anlaşılıyor. Söz geçiremiyoruz derlerse, inanmakta güçlük çekerim.

 

Sorunumuz korumaların sert davranışlarını sınırlamak olsaydı işimiz kolaydı. Hrant Dink cinayetinde görevlerini savsakladıkları, katile müsamahalı davrandıkları belli olan kişilerle ilgili ciddi bir işlem yapılmıyor. Çok sayıda insanımız, yargıya çıkarılmadan uzun süreler, bazen neyle suçlandıklarını dahi bilmeden hapiste bekletiliyor. Birçok vatandaşımız, özel haberleşmesinin yargı kararı olmadan dinlendiğinden kuşku duyuyor. Rektörler, hakkında soruşturma yapılan öğrencileri okula sokmuyor. Görüyorsunuz, demokrasimizi geliştirmek için yasalar yetmiyor. Demokrasi ruhuyla uygulamalıyız.

 

 

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap