GALİBA TASASIZ TATİL OLMUYOR
Prof.Dr.A.İlterTURAN
siyaset penceresi
Anayasa Mahkemesi’nin AKP’ni kapatma davasının sonuçlanmasından sonra Meclis bir iki acil işini tam alayıp tatile çıkınca, gazetelerde eskisi kadar bol ve heyecanlı haber çıkmıyor. Tabii, 2500 sayfalık Ergenekon iddianamesinden hergün yeni birşeyler aktarmak mümkün; nitekim başlıklarını bu yoldan dolduran yayınlar da var fakat bilgilerin çoğu dedikodu niteliğinde, dinlemeye takılmış ama herhangi bir yasanın ihlali edilmediği görüşmeler. Savcının bunları dosyaya koyması sonucu insanlar teşhir edilebiliyor, mahçup duruma düşebiliyorlar, ancak suç işlediklerine dair belirti yok. Bana soracak olursanız, vatandaşlarımıza saygısızlık yapılıyor ve hepimiz dehşete kapılıyoruz. Her an dinleniyor olabiliriz, kimseyle paylaşmak istemedğimiz bilgiler başkalarının eline geçebilir, ortalığa saçılabilir. Demokratik hukuk devletinde güvenliğin tesisi bahane edilerek özel hayata bu kadar kapsamlı bir müdahale normal mıdır? Hiç zannetmem. Fakat herkesi dinlemeye alışkın bir güvenlik yapılanmasının bu kötü alışkanlıktan nasıl kurtarılabileceğini de kestiremiyorum. İşte size bir tatil tasası.
Tatilde gazete bolca okunuyor. Bu vesile ile Sakarya Nehri’nin ve Porsuk Çayı’nın bir bölümünün kuruduğunu öğrendim. Eminim ki, başka kuruyan nehirler, çaylar, dereler de vardır. Kimine göre kurumanın nedeni yağış yetmezliği, kimine göre bilinçsiz tarım sulamasıdır. Muhtemelen iki teşhis de doğrudur. Şehirlerimizi besleyen barajlarda su seviyesinin düşük olduğunu biliyoruz. Sonbaharda bolca yağmur gelmezse, bazı kentlerimizi ciddi sıkıntıların beklediği muhakkak. Çevre ve Orman Bakanımız, Türkiye’nin aldığı yağışın ihtiyacını karşılayacak miktarda olduğunu söylemiş. Doğrudur. Fakat baraj ve isale hattı yapımı büyük maliyetler ve zaman gerektiriyor. Sıkıntı ise daha yakın. Sonra, nüfusumuz artıyor, sanayimiz büyüyor. Su ihtiyacı yoğunlaşıyor. Dolayısıyla başka tedbirler alarak su tüketimimizi azaltmak üzerinde çalışmamız lazım. Örneğin, kullandığımız armitürler genelde suyu bize nazaran daha bol ülkelerin imkanlarına göre geliştirilmişlerdir. Acaba bu malzemenin imalatçılarıyla aynı işi daha az suyla yapacak edevatın geliştirilmesi için çaba gösterilemez mi ? Çamaşır, bulaşık makinalarında daha az su kullanan araçların imalatını ödüllendirecek bir teşvik sistemi getirilemez mi? İşte size bir tatil tasası daha.
Tatilinizi deniz kıyısnda yapıyorsanız, balık çiftliklerinden söz etmemek mümkün mü? Bu çiftlikler bir kanser gibi en güzel sahillerimizi, örneğin şu andas bulunduğum Mandalya Körfezi’ni sarıyor. Şimdiye kadar hiçbir hükümet kapalı koylarda üretim yaparak çevreyi yoğun biçimde kirleten balık çiftlikleri ile ilgili etkin bir tedbir alamadı. Anlaşılıyor ki, balık çiftliği lobileri güçlü. Temiz denizlerden yararlananlar, ne kadar mutsuz olurlarsa olsunlar, dağınık olduklarından balık çiftliklerinin sahipleri gibi etkili olamıyorlar. Halbuki, sahil bölgelerinde turizmin yarattığı katma değerin balık çiftliklerinin çok ötesinde olduğu biliniyor. Yeni bakanımız bu işin üstesinden geleceğini beyan etmişti ama şimdilik fazla mesafe alınmış değil. İşte üçüncü bir tatil tasası. Tasasız tatil olmuyor galiba.