A.İlter TURAN
Seçim yarışması hararetlendikçe, yeni konular gündeme geliyor. Tartışmalara Cumhurbaşkanımız da taraf. Görüşlerini kamuoyuna açıklıyor, seçmene telkinde bulunuyor. Yasa ve teamüllere göre böyle bir sorumluğu yok, kendisi öyle tensip ediyor. Son konuşmalarında koalisyon hükümetlerinin getireceği felaketlerden söz etti. Böyle bir ihtimalin Cumhurbaşkanımızı rahatsız ettiği anlaşılıyor. Koalisyon hükümetlerinin kötülenmesi yoluyla seçmenin mevcut tek parti iktidarına meyletmesini sağlamak da amaçlanıyor olabilir.
Koalisyon hükümetleri gerçekten felaket mi getirir? Soruyu tarihimizden de örnekler vererek tartışabiliriz. Tartışmamıza, her siyasi partinin de zaten muhtelif grupların oluşturduğu bir koalisyon olduğunu hatırlayarak başlayalım. Mesela 2011 seçimlerine girerken iktidar partimizin bir araya getirdiği koalisyonda şimdilerde bütün kötülüklerin kaynağı olduğu ileri sürülen bir camia da bulunuyordu. AKP’nin seçimdeki başarısına az veya çok bir katkısı olmuştur. Hükümette tek bir olsa da, her parti özünde bir koalisyon olduğundan, her an partiden kopmalar olabilir. Örneğin, Adalet Partisi içindeki muhafazakar kanat 1970’de koparak Demokratik Parti’yi kurmuştu. 1971 askeri müdahalesi öncesi yoldaki istikrarsızlığa bu gelişme de katkıda bulunmuştur. Ennetice, tek parti mutlaka istikrar getirir denemez.
Dünyada çok sayıda başarılı koalisyon örneği var. Başarılarının sırrı, koalisyon ortaklarının karşılıklı ödünler vererek üzerinde anlaştıkları programa sadık kalmalarıdır. Genellikle bir koalisyonun kuruluş aşamasında, taraflardan her biri yapmak istediklerinin bir bölümünden vazgeçer, yapmak istemediği bazı şeyleri de yapmaya razı olur. Almanya uzun yıllardır bu anlayışa göre kurulan koalisyon hükümetleri tarafından yönetiliyor, istikrarsızlık yok. Ülkemizde de Demirel-Erdal İnönü başkanlığındaki koalisyon hükümeti (Kasım 1991-Nisan 1993) bir istikrarsızlık örneği değildi.
Koalisyon hükümeti kurma zorunluluğu, birbirinden farklı grup ve tercihlerin bir araya gelmesini zorunlu kılarak, kutuplaşmış siyasi ilişkileri yumuşatabilir, toplumsal barışın yerleşmesine katkıda bulunabilir. 1961-1964 arasında ülkemize hizmet veren koalisyon hükümetleri, içinde askeri yönetimin güven duyduğu CHP de yer aldığından, askeri yönetimin geri dönme olasılığını azaltmış, demokrasinin inşasını kolaylaştırmıştır.
Bizde koalisyonların kötülükle anılması, 1974-1980 ve 1991-2002 dönemindeki deneyimlerdir. Türkiye’nin bu yıllarda yaşadığı hızlı sosyo-ekonomik dönüşümün barındırdığı karmaşıklık ve çelişkiler, parti sisteminde yeniden saflaşmaya giden bir parçalanmaya ve istikrarsız koalisyon hükümetlerine yol açmıştı. Bugün öyle bir ortam yok; daha çok iktidar partisinin artan otoriteciliğinden ve izlediği kutuplaştırıcı politikadan kaynaklanan bir potansiyel istikrarsızlık var. Bir koalisyon, bu tür istikrarsızlığı önleyebilir, toplumsal barışı güçlendirebilir. Koalisyon hükümetlerinden korkmamız için sebep yoktur.