DEMOKRASİNİN SOSYOLOJİK ZEMİNİ OLUŞUYOR

DEMOKRASİNİN SOSYOLOJİK ZEMİNİ OLUŞUYOR

Prof.Dr.A.İlterTURAN                                      

                                                                    siyaset penceresi

İki Dünya Savaşı arasında Almanya’da demokrasinin işlerlik kazanamamasını inceleyen siyasal bilimci Otto Eckstein, siyaset alanında demokrasinin gelişmesi istenirken bir türlü gerçekleşmemesinin nedenlerini tahlil eder. Profesöre göre, dönemin Almanyasının diğer kurumlarının hiçbirinde demokratik değerler ve davranışlar egemen değildi. Böyle bir ortamda sadece siyasal alana münhasır bir demokrasinin gelişip yaşaması olanaksız gibiydi. Eckstein aileden başlıyor, Alman ailesinde babanın egemen olduğunu, kararları alırken kimseye danışmadığını, çocukların ve eşin, onun sözünü şartsız kabullenmelerini beklediğine işaret ediyordu. Gençlerin üye olduğu örgütlerin çoğunda katı bir hiyerarşi, üstlere itaat anlayışı egemendi. İlkokul ve liselerde öğretmenlerin dediği dedikti, tartışma yerine hocanın söylediklerini benimsemek esastı. Katı hiyerarşik düzen üniversitelere de damgasını vurmuştu. Ennetice, insanların eşit kabul edildiği, herkesin toplumun kaderini belirleyecek tartışmalara katılmasının tabii bulunduğu, ortak aklın kamusal alanda tartışmalar sonucunda belirlendiğini öngören demokrasi ile toplumsal yaşamın diğer alanlarında egemen olan değerler, anlayışlar ve davranışlar arasında uyum olmaması, Alman demokrasi deneyiminin başarısızlıkla sonuçlanmasına yol açmıştı.

 

Otto Eckstein’ın iki savaş arasındaki Almanya’nın sosyolojisi ile ilgili teşhislerinin doğruluğunu değerlendiremem ama açıklamasında kullandığı mantıktan Türkiye’yi çözümlemek için yararlanılabilir. Hergün gazetelerde hiyerarşik aile yapısı anlayışının değişen koşullarda devam ettirilmeye çalışılmasının yol açtığı faciaları okuyoruz. Örneğin, bir dayı yeğeninin kot pantolon giymesine karışmayı, “sen ne karışıyorsun” denilince, yeğenini ve izin verdiğini söyleyen kızkardeşini öldüresiye dövmeyi tabii buluyor. Kocasından farklı düşündüğünü ifade eden kadınların dayak yemesi adiyeden, öldürülmelerinin bile yeterli haber değeri yok. Başbakanımız babasından gizli futbol oynamış, babası izin vermeyince futbolculuktan vazgeçmiş. Bu tür ortamda yetişen insanların kendileri güçlü konuma geldikleri zaman, söylediklerine karşı çıkılmasını tabii karşılamalarını bekleyebilir miyiz?

 

Derneklere, gönüllü kuruluşlara bakalım. Çoğu kuruluş lider yenilemesi yapamaz. Başında olanlar, muhalefeti daha doğmaya başlarken yoketmek için herşeyi yaparlar. Üniversitelerimizin birer düşünce özgürlüğü abidesi olmadıklarını gazetelerden izleyebilirsiniz. Çoğu kurumda derslerde bile hocanın söylediklerini sorgulama özgürlüğü yoktur. Hoca dikte eder, sınavda anlatılanın aynen tekrarını bekler. İsterseniz herbiri kişisel diktatorya olan siyasi partilerimizden söz bile etmeyeyim.

 

Sıkıntılara rağmen, toplumumuz değişiyor, demokrasimiz ilerliyor. Bugün insanlarımızın büyük bölümü kentlerde yaşıyor, daha iyi eğitim görüyorlar. Maddi refahımız artıyor. Bu gelişmeler aile içi ilişkileri yumuşatıyor, bireyselliği güçlendiriyor. Yurt dışına gidiş gelişler, dış alemle temaslar yoğun. Dünyadan haberdar olmak için zaten dış seyahatlere gerek bulunmuyor. İstemesek de dünya işlerimize karışıyor. İlişkimiz olan ülkeler demokrasimizin aksayan yönlerini, bizleri kızdırmak pahasına, acımadan eleştiriyorlar. İçteki demokratikleşme temayüllerini dış etkenler destekliyor. Elli yılı aşkın süredir aksamakla birlikte demokratik yönetim altındayız. Siyasi rekabetin kurallarını ağır aksak içselleştiriyoruz. Demokrasinin sosyolojik zemini oluşuyor. Kötümserliğe kapılmayalım, kendi düşüncelerimizde, eylemlerimizde demokratik olmaya çalışalım.

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap