DUYGULAR YOĞUN İKEN, AKLA İHTİYAÇ DAHA FAZLA

DUYGULAR YOĞUN İKEN, AKLA İHTİYAÇ DAHA FAZLA

 

İlterTURAN                                      

                                                                    siyaset penceresi

 

PKK terör örgütünün son günlerdeki eylemleri hükümetimizin birşeyler yapması konusundaki baskıyı arttırdı. Bir yandan muhalefet partilerimiz, diğer yandan çoğunluğu profesör ve emekli askerlerden oluşan yorumcularımız mangalda kül bırakmayan değerlendirmeler yapıyor, çağrılarda bulunuyorlar. İkinci muhalefet partimizin genel başkanı sınır ötesi harekat yapmak için referanduma gidilmeli diye buyurmuş. Ana muhalefet partisi liderimiz ise, başbakanımıza “sen” diye hitap ederek, karşılaştığımız tatsız olayları tamamen hükümetin başarısızlığına bağlıyor. İnsanın aklına “Biz sizin hükümete ortak olduğu zamanları da biliriz,” demek geliyor. Maalesef, ulusal bir acil durum karşısında olduğumuz zaman bile, siyasi liderlerimiz, başta muhalefet olmak üzere olağanüstü sorumsuzluk sergiliyor. Muhalefetimiz, dış politikada vahim gelişmelere yol açabilecek olaylar arefesinde serinkanlı düşünmeyi tavsiye etmek, silaha başvurmanın son çare olduğunu, barışçıl çare bulma olanaklarının henüz tükenmediğini anlatmak yerine, savaş tamtamları çalarak, aklısıra iktidarı güç durumda bırakmayı umuyor. Medyamız da heyecanlı nutuklar atmayı serinkanlı analizler yapmaya yeğ tutan, nadir buldukları ekrana çıkma fırsatını ancak sert  ve heyecanlı konuşmalar yaparak tekrar elde edeceğini düşünen, dostlarından aferin almayı kamuoyunu bilgilendirmeye tercih eden zevatı ekranlara çıkararak durumu daha da vahimleştiriyor.

 

         Heyecanın dorukta olduğu zamanlarda akla en fazla ihtiyaç bulunduğunu daima hatırlamak gerekir. Bakanlık yapmış bir dostum anlatmıştı. Mahiyetini şu anda hatırlamakta güçlük çektiğim bir durumla karşılaşmış. Aklı belirli bir biçimde hareket etmesini emretmekle birlikte, herkes duygulardan yola çıkarak başka bir yol izlemesini tavsiye ediyormuş. Evde karısı, annesi, kızkardeşi dahi kendisinin izlemeyi tasarladığı yolu eleştirip, başkalarının (isterseniz kamuoyunun diyelim) tercih ettiği yolu izlesin diye ısrarcı olmuşlar.  Sonunda onların aklına uymuş. Aradan zaman geçmiş ve istenmeyen sonuçlar bir, bir ortaya çıktıkça, herkes bakanı eleştirmeye başlamış. Sevgili bakanımız bir de bakmış, birgün kızkardeşi de yapılanları eleştiriyor. “Benim ne yapmamı sen söyledin, ben de yaptım, şimdi beni nasıl eleştirirsin” diyecek olmuş, cevap hazır: “Ağabey, biz halkız, iyi düşünmeden konuşuruz, aklımıza geleni söyleriz ama sen devlet adamısın, ileriyi görmek, doğru kararlar almak zorundasın. Bizim dediğimize bakma!”


 

         Savaşa gidelim, Kuzey Irak’a hemen girelim tavırları belki hamasi duygulara hitap eder ama, şu anda, iktidar ya da muhalefette bulunmalarını bir yana bırakarak siyasi liderlerimizin sorması gereken soru, ülkeyi savaşa sokmadan istediğimiz sonucu alabilir miyiz sorusudur. Savaş büyük kaynak tüketen, doğurduğu bütün sonuçlar önceden kestirilemeyen,  büyük acılara neden olan bir yöntemdir. Tabii ki, en son aşamada başvurulması zorunlu olabilir. Hatta, bir ülkenin savaşa da başvurmayı düşünüyor olması,  bu savaşın muhatabı olacak ülkeleri ya da güçleri, tutumlarını yeniden gözden geçirmeye itebilir. Diğer bir ifade ile durumun değişmemesi halinde savaşa başvurulacağına dair kararlılık, hasımların ikna edilmesinde bir araç olabilir. Ancak, bu gerçek savaş tamtamları çalınmasını, “ne duruyoruz, haydi girelim” naralarının atılmasını haklı kılmıyor. Bizim ülke olarak hedefimiz Kuzey Irak’la bir savaş çıkarmak değil, PKK’nın bu bölgedeki üslerden Türkiye’ye sızarak terör eylemleri gerçekleştirmesini engellemek. 

 

         Bir dış politika eylemine karar verirken çok yönlü değerlendirmeler, fayda ve maliyet analizleri yapmamız gerekiyor. Örneğin müdahaleye üçüncü tarafların tepkisi ne olacak, bunlar ülkemizi etkilemek için ne gibi yollara başvurabileceklerdir. Üçüncü taraflar ülkemize ne gibi zorluklar çıkarabilirler? Başka cephelerde siyasi ve iktisadi kayıplara uğrayabilir miyiz? Böyle bir hareketin ülke içindeki sonuçları ne olacaktır? Özellikle harekat bölgesinde alınması gerekebilecek tedbirlerin doğurabileceği muhtemel tepkiler hangileridir? Olayın iktisadi sonuçları neler olacaktır? Sonra, harekatın istenen sonuçları vermemesi durumunda bir tırmandırma mı yoksa bir çekilme mi tercih edilecektir? Böyle bir müdahale dış politikamızın diğer boyutlarını nasıl etkileyecektir? Başka alanlarda etkimiz, gücümüz artacak mıdır yoksa azalacak mıdır?  Bu soru listesini uzatabilirim ama buna gerek olduğunu sanmıyorum. Kapsamlı bir değerlendirme ihtiyacı ile karşı karşıya bulunduğumuz açıktır.

 

         Şehitlerimizin cenazeleri geldikçe genç yaşta öksüz kalan yavruları, dul kalan karıları, evladını kaybeden anne ve babaları gördükçe, hepimiz haklı olarak isyan ediyoruz. Bir an önce bu cinayetlerin durdurulmasını, canilerin de cezalandırılmasını istiyoruz.  Buna hakkımız var. Ancak, aceleyle ve iyi düşünülmeden, daha çok duygulara kapılarak hareket edilmesi halinde istediğimizi elde edemeyeceğimiz gibi, gelecekte daha büyük sorunlarla karşılaşmanın temellerini atabiliriz. Tekrar edeyim: Duyguların en youğun olduğu dönemde akla duyulan ihtiyaç da o oranda artıyor.

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap