DIŞA AÇILAN TOPLUMUN DIŞA KAPANAN KESİMLERİ

DIŞA AÇILAN TOPLUMUN DIŞA KAPANAN KESİMLERİ

İlterTURAN

siyaset penceresi

Bir hafta önce Cumartesi günü Ankara’da gerçekleştirilen büyük mitingin ana teması Türkiye’nin laiklik ilkesini ödünsüz uygulamaya devam etmesi, bunun için de Başbakanın cumhurbaşkanı olmaktan vazgeçmesi olduğu için, mitingde dile getirilen diğer görüşler üzerinde fazla durulmadı. Toplantının üzerinden daha hafta geçmeden, Malatya’da Hırıstiyan dinine ait yayınlar dağıtan bir yayınevinin çalışanlarına yönelen korkunç bir cinayet işlendi. Bu iki ayrı olayı niye peşpeşe sıraladığımı sormak isteyebilirsiniz. İki olay arasında herhangi bir ilişki olmadığı aşikar. Fakat, iki olayda benzer bir olgunun ifadesini bulduğu endişesini taşıdığımdan aynı paragrafa koydum. Hemen hiddetlenmenize gerek yok. Önce lütfen okuyunuz, kararınızı sonra verirsiniz.

 

         Ankara mitinginden başlayalım. Birçok gözlemci Türkiye’de daha önce yapılan mitinglerin bu büyüklüğe erişmediğini söylüyor. Yanlış veya kasıtlı bir değerlendirme yaptıklarını sanmıyorum. Toplumumuzun azımsanmayacak bir kesimi hükümetin elindeki araçları kullanarak dine toplumsal hayatımızda daha çok yer vermek istediğini, bunun kişinin vicdan özgürlüğünü daraltacağını, kişinin özgürlük alanını sınırlayacağını hissediyor. Başbakanın cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda, iktidarın laikliği kamu hayatında dinin yerini arttırarak yeniden yorumlayacağını, cumhurbaşkanının iktidarı dengeleyici rolünün yerini iktidarı destekleyici bir yaklaşımın alacağını tahmin ediyor. Böyle bir gidişatı onaylamadığını büyük mitinge katılarak ifade ediyor. Buna saygı duymak ve bu endişelere cevap vermeye gayret etmek lazım. Tabii,  sorunun özü belirli bir kişinin Çankaya’ya çıkmasını engellemekten ziyade, dinin kamu otoritesinin icraatini ne kadar şekillendirebileceği ile ilgilidir. Cumhurbaşkanı seçimini aşan bir sorunla karşı karşıyayız. Daha uzun süreler laiklik nasıl yorumlanacak sorusu gündemimizde kalacak. Hükümetin savunduğu laiklik anlayışının kamu politikalarında dine fazla açılım sağladığını düşünenlerin örgütlü bir tepki vermeleri sağlıklıdır. Laikliğin yorumu aralarında dincilerinde yer aldığı iktidar kadrolarının tekeline bırakılmamalıdır.

 

         Anlaşıldığı kadarıyla, mitingde salt laiklikle ilgili değerlendirmeler yapılmamış. Avrupa Birliği’ne, Amerika’ya çatılmış, IMF’e kızgınlık dile getirilmiş,  ordumuzun Kuzey Irak’a girmesi istenmiş. Hemen belirtelim, bu kadar büyük bir organizasyona katılan grupların herbirinin mitingin ana teması


yanında kendi gündemleri de vardır. Kalabalıkların varlığından yararlanarak bunları da araya sokuşturmaya çalışanlar çıkabilir. Onun içindir ki, miting organize edenler, hangi sloganların kullanılabileceği, hangi pankartların taşınabileceği ve benzeri konularda önceden anlaşarak, olayın amacı dışına çıkmasını engellemeye çalışırlar. Fakat bana mitinge katılanlar arasında laiklik dışında dile getirilen konular üzerinde de yaygın bir mutabakat var gibi gözüktü. Bu üzerinde durulması gereken bir olgu. Son yıllarda toplumumuz çok boyutlu değişiklikler yaşıyor. Hızla sanayileşme, kentleşme ortaya yeni güç kaynakları çıkardı, bunlar güçlerini siyaset alanında da ifade etmek istiyorlar. Ekonomimizin sergilediği gelişmede ihracatın payı büyük. Uluslararası ekonomik sisteme fazlasıyla bağlandık. İki kutuplu dünyanın sona ermesi dünyayı karmaşıklaştırdı. Dış dünya ile ilişkileri yürütürken, devletler ve uluslararası örgütlerden başlayan sivil toplum örgütlerine uzanan, herbirinin kendine göre hedefleri olan, irili ufaklı birçok birimi muhatap almak zorundasınız. İç politikada da durum benzer, daha önce olmayan aktörler, alışmadığımız taleplerle ortaya çıkıyorlar. Demokrasinin tabii sonucu olsa da, bunlara kızanlarımız, baskı altına almayı, susturmayı arzu edenlerimiz çıkıyor.

 

İç ve dış politika dahil her alanda globalleşmenin etkilerini hissediyoruz. Kimimiz bunlara uyum sağlamağa gayreti içinde, kimimiz anlamlandıramadığı, denetleyemediği gelişmeler karşısında isyan halinde. İçine kapanarak, toplumun da kapanmasını isteyerek, değişime karşı direniyor. Etrafınıza bakınca, ne kadar çok kişinin, değişime uyum sağlamadan yolumuza devam edecebileceğini düşündüğünü görerek hayrete düşebilirsiniz. Ben fırsat buldukça İstanbul dışındaki üniversiteleri ziyarete gayret ediyorum. Öğrencilerle yaptığım sohbetlerde, çoğunluğun dünyadaki gelişmeleri izlemeyen,  komplocu açıklamaları sorgulamadan kabul eden, ülkemizin her konuda tek başına hareket etmesini bekleyen, savundukları görüşlerin doğuracağı ağır sonuçları değerlendirmeyen insanlarla karşılaşıyorum. Biraz kurcalayınca, bu yaklaşımların aynı havada olan öğretim kadroları tarafındana kendilerine aktarıldığı anlaşılıyor. Malatya’daki cinayet bu yaklaşımın hangi saçmalık düzeyine varabileceğinin sadece bir göstergesi. 

 

Globalleşme karşısında kendini kolay bir kaçış yolu olduğunu sanma inancına kaptıranları, dışa kapanarak dış etkilerden korunacağını sananları parlak bir gelecek beklemiyor. Değişime uyum sağlamayı beceremeyen varlıkların yaşamlarını sürdürmekte ne derecede başarılı olacakları tartışmalı. Ancak, insanlar yine de bu yolu deneyebiliyorlar. Dışa açılan toplumun dışa kapanan kesimleri acaba çıkmazda olduklarını anlayabilecekler mi? Bunu başaramazlarsa, görevi tamamen iktidar partisine bırakmış olurlar. Yapmak istediklerinin bu olduğunu sanmıyorum.

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap