A.İLTER TURAN
Sizlere bir hafta önce Türkiye’nin Orta Doğu’da siyasetindeki önceliklerini sorsaydım, muhtemelen Suriye’de Esat’ın, Mısır’da Sisi’nin gitmesi derdiniz. Bugün aynı soruyu sorsam, öncelik İŞİD tehlikesinin sonlandırılması olacaktır. Ya da size “Acaba hükümetimiz İncirlik Üssü’nün başta ABD müttefiklerimizin kullanımına açılmasına, buradan İŞİD mevzilerinin vurulmasına izin verir mi” deseydim, herhalde “Söz konusu olamaz” derdiniz. Şimdilerde cevabınızı değiştirmek zorundasınız. Artık müttefik uçakları Rojava’daki İŞİD mevzilerini bombalamak için İncirlik’i kullanacak, yakıt ikmali için Batman ve Erhaç’a da inebilecekler. Son olarak, size hükümet ülke içindeki İŞİD yuvaları üzerine gider mi diyecek olsaydım, muhtemelen “Şimdiye kadar ne yaptı ki, bundan sonra yapsın!” biçiminde yanıtlardınız. Son iki-üç günde İŞİD ile bağlantılı olduğu düşünülen her yere baskınlar düzenleniyor, yüzlerce kişi gözaltına alınıyor, aralarında yabancı uyruklular da var.
Bu kadar aniden bu kadar sert dönüş acaba kamuoyuna açıklanmamasına rağmen uzun süredenberi tasarlanan bir politika değişikliği midir, yoksa sınırda yaşanan ve bir astsubayımızın şehit olması ile sonuçlanan nahoş olaya bir tepki midir? Daha da açık ifade edelim, bu değişiklik hükümetin Orta Doğu politikasını yeniden gözden geçirip şekillendirdiği stratejik nitelikte midir, yoksa kontrolden çıkma temayülü sergileyen İŞİD’E karşı onu belirli sınırlar içine çekmeyi öngören taktik bir uygulama mıdır? İlk bakışta stratejik bir değişiklik karşısında olduğumuz akla gelse de, böyle bir değişikliğin söz konusu olup olmadığını anlamak için zaman geçmesi gerekecektir. Nedeni açık: Hükümetimiz yeni bir stratejiye yönelmenin gerektireceği Mısır’la, Suriye ile, İsrail’le, hatta İran’la ilişkileri değiştirmeye ve yeni bir zemine oturmaya hazır olduğu izlenimi vermemekte, kendi önderliğinde kurulması mutasavver bir Sünni Blok liderliği özlemini koruyor gözükmektedir. Ayrıca, tavır değişikliğinin ana dürtüsü ülkemizin güneyi boyunca uzanan bir Kürt koridorunun kurulmasını engellemek olduğu da açıkça görülmektedir. Bundan da öteye, hükümet İŞİD ve Kürt sorunlarını adeta aynı sorunun değişik tezahürleri olarak değerlendirmekte, bu tutumuyla işbirliği yaptığı müttefiklerinden önemli ölçüde ayrılmaktadır.
Müslüman Kardeşler tipi rejimlerin egemen olduğu bir Sünni Blok’un liderliğinin olmayacak bir rüya olduğu artık tartışılır olmaktan çıkmıştır. Türkiye, gerek bölgenin önemli ülkeleri gerek müttefiklerinden ayrı bir çizgi izleyerek kendini yalnızlığa mahkum etmiş, etkisizleşmiş; üstelik İŞİD gibi bir musibetin gelişmesine ve kendi barış ve huzurunu tehdit etmesine zemin hazırlamıştır. Görebildiğim kadar, henüz dış siyasetimizdeki öncelik karışıklığı aşılmış değildir. Hükümetimiz kararsızlığını vakit kaybetmeksizin aşmalıdır. Konunun ertelenmeye tahammülü yoktur.
CAPTION: Hükümetimiz yeni bir stratejiye yönelmenin gerektireceği Mısır’la, Suriye ile, İsrail’le, hatta İran’la ilişkileri değiştirmeye ve yeni bir zemine oturmaya hazır olduğu izlenimi vermemekte, kendi önderliğinde kurulması mutasavver bir Sünni Blok liderliği özlemini koruyor gözükmektedir.